Minecraft , desenli küpler ile hayal gücümüzü tam anlamıyla yansıtarak 3 boyutlu tasarımlar yapmamızı sağlayan bi oyun arkadaşlar.Minecraft 2009 yılında halka açıldı ve piyasaya sürüldü. Minecraft oyunu ile hayal gücümüzü kullanarak kendimize yeni bir dünya yaratabiliyoruz.
Minecraft oyun modlarından bahsedelim :
1- Tam Sürüm oyuncuya 3 adet oynama biçimi sunar ;
-Crative ; oyunun inşası için gerekli olan sınırsız bloklardan yararlanarak hayal gücünüze dayalı tasarımlar yapanızı sağlar.Online oynanabilir.
- Hayatta kalma (survival) : bu mod kullanıcıyı hayatta kalmayı amaçlayarak tasarlanmıştır. Hayatta kalmak için kendinize özel silahlar yapabilir ve minecraft survival modundaki yaratıklarla savaşabilirsiniz.Yaptığınız silahları geliştirebilir ve büyütebilirsiniz.Dünyanın sınırsız özelliklere sahip olduğunu unutmayın !
-Hardcore (zor mod) : Minecraft hardcore modunda , oyun içinde öldüğünüz takdirde dünyanız yıkılır ve dünyanızı yeniden kurmak için baştan başlarsınız.
İtemler ve Alet - Edevat Yapımları
Pickaxe ( Kazma )
Pickaxe ( Kazma ) oyunda en kullanacağımız aletlerden biridir, yapımı kolaydır ve birçok işe yararlar.
Pickaxe'i ( Kazma ) bina yapmak için kullanacağımız taş aletlerin toplanmasında, madenlerde bu tür birçok yerde kullanırız.
Pickaxe'in ( Kazma ) Diamon, Gold , Iron , Taş ve Tahta gibi türleri vardır. Yapımları aşşağıdaki resimdeki gibidir.
Pickaxe'lerin dayanılıkları aşağıda.
Diamond : 1563
Gold : 33
Iron : 251
Stone : 131
Wood : 60
Yaratıklar
Enderman
Enderman Uzun kolları ve Bacakları olan, Mor gözlü ve Portal tarzında mor ışık parçaları saçan bir yaratıktır.
Enderman ın iki adet özelliği bulunmaktadır bunlardan biri teleport diğeri ise blokları ellerine alıp fırlatmalarıdır.
Crosshair diye tabir ettiğimiz nişangahı Enderman'a tutmadığınız sürece size saldırmayacaktır ancak yine evinizin bloklarından birini çalabilir.
Enderman'lar suda ve yağmurda zarar görmektedirler.
Creeper(en sevmediğim.)
Creeper'lar Yeşil prüzlü bir cilde sahip, 4 bacaklı yaratıklardır
Creeper'lar sudan, güneşten veyahut başka bir doğa olayından etkilenip yok olmazlar.
Oyundaki muhtemel en tehlikeli yaratıklardır, ve birçok Minecraft oyuncusu Creeper'dan nefret eder.
Creeper'ı suda patlatmanın size sağlayacağı olanak blokların kırılmaması olacaktır.
Spider Jockey
Spider Jockey'ler adındanda anlaşılabileceği üzere bir örümceği kontrol eden iskeletlerden oluşurlar.
Spider Jockey 2 farklı bölümden oluşur, İskelet ve Örümcek.
Örümcekler hızlı ve duvarlara tırmanabilen yaratıklardır, İskeletler ise ellerindeki ok ile uzak mesafeden öldürücü vuruşlar yapabilirler
Bu 2 bölümden oluşan yaratığı yok etmek için her iki bölümüde ayrı ayrı yok etmelisiniz, yani İskeleti öldürseniz bile Örümcek size saldırmaya devam eder.
Güneş doğduğunda eğer Güneş ile temas gerçekleşirse İskelet yanmaya ve hasar almaya başlayacaktır ancak Örümcek ise Nötr olur yani siz ona saldırmazsanız o hiçbir şekilde size saldırmaz, ancak gece olunca yine size saldırmaya başlar.
Spider Jockey(2.cisi)
Örümcekler 4 bacaklı kırmızı gözlere sahip pürüzlü cildleri olan yaratıklardır.
Oldukça hızlıdırlar ve Duvarlara tırmanabilmekteler, yani evinizin çatısında 1 blok boşluk varsa bir örümcek orayı bularak eve girecektir.
Eğer çatınız sağlamsa örümcekler çatıya tırmanarak sizin evden çıkmanızı beklerler, çıktığınızda ise üstünüze atlarlar.
Herhangi bir doğa olayından hasar alıcak şekilde etkilenmezler, sabahları nötr geceleri ise yırtıcı canlılardır.
Skeleton(en komiği )
İskeletler ellerinde ok olan ve uzak mesafeden ölümcül vuruşlar yapabilen yaratıklardır.
Işığın az olduğu ortamlarda ve geceleri spawn olurlar, sabahları ise güneşle temas gerçekleştiğinde yanarak hasar almaya başlarlar.
Merdivenlerden tırmana bilen yaratıklardır, ve öldürüldüklerinde içlerinden kemik ile ok düşer.
[b]Metal Gear Solid: Ground Zeroes, Peace Walker'dan 1 yıl sonra 1975 yılına götürüyor bizleri. The Phantom Pain (1984) öncesinde Big Boss'un yaşadıklarını bizlere anlatırken, ana oyun öncesinde oynanış dinamiklerine ısınmamızı sağlıyor. [/b]
Minimum Sistem Gereksinimleri İşletim Sistemi: Windows® Vista Windows® 7 (SP1) / Windows® 8 / Windows® 8.1 / (Sadece 64 Bit!)
İşlemci: Dört Çekirdekli Core i5 2.7GHz veya üstü
RAM: 4 GB
Ekran Kartı: 2 GB'lik GeForce GTX 650 veya üstü
DirectX: 11
Sabit Disk: 4 GB Boş Alan
Önerilen Sistem Gereksinimleri İşletim Sistemi: Windows® Vista Windows® 7 (SP1) / Windows® 8 / Windows® 8.1 / (Sadece 64 Bit!)
İşlemci: Dört Çekirdekli Core i7-4790 3.60GHz veya üstü
RAM: 8 GB
Ekran Kartı: 4 GB'lık GeForce GTX 760 veya üstü
DirectX: 11
Sabit Disk: 4 GB Boş Alan
A. Türklerin İslamiyet'i Kabulü ve İslam Devletindeki Hizmetleri
• Talas Savaşı ( 751 ) ( Araplar - Çinliler ) : Doğu tarafından batıya doğru ilerlemek isteyen Çinliler ile , Ön-Asya' dan aynı yöne yani doğuya ilerleyen Araplar, Talas adlı ırmağın kıyılarında savaştılar. Karluk ve Yağma Türkleri bu savaşta, Orta Asya'nın Çin egemenliğine girmesini istememişler ve Arapların yanında savaşmışlar durum böyle olunca savaşı Arapların kazanmışlardır.
Svaşın Önemi :
• Orta Asya bu savaş sonunda Çin egemenliğine girmekten kurtarılmıştır. ( Siyasi ) (cvt)
• Türkler, bu savaştan sonra guruplar halinde İslamiyet'i kabul etmeye başlamışlardır. ( Karluklar ) ( Dini )
• Esir alınan Çinlilerden kağıt yapım tekniği öğrenilmiştir. ( Kültürel )
Türklerin İslamiyet'i Kabul Etme Nedenleri :
• İslamiyetteki tek tanrı ( Allah ) inancı ile Gök Tanrı inancı arasında pek fark bulmamaları
• Türk toplumunda bulunan Ozan ve Kam'lar ile İslam Evliyaları ve Dervişlerinin birbirine benzerlik göstermesi
• Cihad fikriyle, fetih fikrinin birbiriyle bağdaşması
• İslamiyet'in öngördüğü doğruluk, dürüstlük,temizlik,konukseverl ik gibi ahlak kurallarının, Türk ahlak anlayışına uygun olması
• Ahiret inancı ve Kurban Kesme benzerlikleri
• Bilimsel ve Ticari ilişkilerin etkileri.
Türklerin İslam Dünyasındaki Etkinlikleri ve Hizmetleri :
• Abbasiler döneminden başlayarak Türkler'in etkinlikleri artmıştır. Abbasilerde Türkleri devlet hizmetinde görevlendiren ilk halife "Mansur" dur.
• Harun Reşid döneminde Saray Muhafızları Türklerden oluşturulmuştur. Bizans sınır boylarında ( Uc ), Türklere görevler verilmiştir.
• Me'mun ve Mu'tasım dönemlerinde Türkler'in askeri etkinlikleri arttı. Mu'tasım döneminde Türkler için "Samerra" şehri kuruldu.
• Azerbaycan'da başlayan ve devleti ( Abbasileri ) tehdit eder hale gelen Babek isyanı, Mu'tasım döneminde Türkler tarafından bastırılmıştır.
• Büyük Selçuklular, Abbasi Halifesini Büveyhoğullarının baskısından kurtardılar.
• Batı'da Bizans ve Haçlılara karşı, doğuda Moğol tehlikesine karşı İslam dünyasını Türkler korumuşlardır.
• Değişik bölgelerde kurmuş oldukları devletler yoluyla İslamiyet'i batı ve doğu'da yaydılar.
• İslam uygarlığının gelişmesine büyük katkıda bulundular. ( Farabi, İbn-i Sina, Biruni, Harezmi, İbn-i Türk önemli Türk Bilim adamlarıdır.)
• Eğitim ve Öğretim Kurumları açısından İslam dünyasının gelişmesini sağladılar ( Nizamiye Medresesi )
• İslam Sanatına' da katkıda bulunmuşlardır.
Özetle :
• İslamiyet'i her türlü iç ve dış tehlikelerden korumuşlardır.
• İslamiyet ' in yayılmasına ve bir dünya dini olmasına katkıda bulunmuşlardır.
• İslam dünyasına önemli devlet, bilim ve sanat adamları kazandırmışlardır.
• İslam Kültürünü geliştirerek batıya tanıtmışlardır. ( Büyük Selçuklular - Osmanlılar)
• Bugün, İslam bilim ve kültürünü laik devlet yapısı içerisinde geliştirmektedirler. ( TC )
Üste Dön
B. Türk-İslam Devletleri
1. TOLUNOĞULLARI ( 868 - 905 )
• Merkez : Fustat ( Mısır )
• Kurucu : Tolunoğlu Ahmet - ( Mısır Valisi )
• Önemi : Mısır 'da kurulan ilk Türk-İslam devletidir.
• İç karışıklıklar sonucu, Abbasiler son vermiştir.
2. İHŞİDİLER ( AKŞİTLER ) ( 935 - 969 )
• Merkez : Fustat ( Mısır )
• Kurucu : Muhammed bin Toğaç
• Önemi : Mısır 'da kurulan ikinci Türk-İslam devletidir.
• Fatımiler devleti son vermiştir.
Not : Tolunoğulları ve Akşitlerin yönetici ve orduları Türk, halkı ise Araplardan oluşmaktaydı. Bu nedenle uzun ömürlü olamamışlardır.
Yorum : Bir bölgede etkin ve uzun ömürlü olabilmek için sadece yönetim ve askeri güç yeterli olamamaktadır. Halkın desteği alınmalıdır.
3. KARAHANLILAR ( 840 - 1212 )
• Merkez : Balasagun
• Bilinen İlk Hükümdarları : Bilge Kül Kadır Han
• Önemi : İlk Türk - İslam devletidir.
• Karahanlılar devletini, Karluk - Yağma - Çiğil Türkleri kurmuştur.
• İslamiyet'i, Satuk Buğra Han zamanında kabul etmeye başladılar. İslamiyet'i kabul edince "Abdülkerim" ismini almıştır.
• Samanoğulları devletine son vererek Maveraünnehir bölgesine sahip oldular.
• Gazneliler devletiyle komşu olunca, onlarla mücadele etmeye başladılar. ( Sınırları genişletme mücadelesi)
• En parlak dönemlerini Yusuf Kadır Han zamanında yaşamışlardır.
• Yusuf Kadır Han'ın ölümünden sonra , taht kavgaları ve Gaznelilerle mücadele devleti yıpratmış, doğu ve batı olarak ikiye ayrılmışlardır. Doğunun merkezi Kaşgar, batının merkezi Semerkant olmuştur.
• Doğu Karahanlılara, Karahıtaylar ; Batı Karahanlılara Harzemşahlar son vermiştir.
Not: İslamiyet'i kabul etmelerine rağmen, öz kültürlerini korumuşlardır.
4. GAZNELİLER ( 963 - 1187 )
• Merkez : Gazne ( Doğu Afganistan )
• Kurucu : Alp Tigin
• Samanoğulları , Karahanlılar, Selçuklularla mücadele etmişlerdir.
• En parlak dönemlerini Sultan Mahmut zamanında yaşadılar. Sultan unvanını ilk kullanan hükümdar olan Gazneli Mahmut, Hindistan'a 17 sefer yapmış, kuzey bölümlerine İslamiyet'in girmesini sağlamıştır.
• Selçuklularla yaptıkları Nesa ( 1035 ), Serahs ( 1038 ), Dandanakan ( 1040 ) savaşlarını kaybettiler.
• Özellikle Dandanakan savaşından sonra zayıflamışlar ve yıkılış sürecine girmişlerdir.
• Gaznelilere, Afgan yerlilerinden olan " Gur " lar son vermiştir.
5. BÜYÜK SELÇUKLULAR VE BAĞLI DEVLETLER
Oğuzlar
• Türklerin en kalabalık ve tarihte en etkin rol oynayan koludur.
• Oğuzlara, Araplar Guz, Bizanslılar Uz, Ruslar Tork demişlerdir. Oğuzlara Müslüman olduktan sonra " Türkmen " ( Yörük ) denilmiştir.
• Oğuzlar, Bozoklar ( Sağ Kol ) ve Üçoklar ( Sol Kol ) olarak iki kola; Kollar ; Yıldızhan-Ayhan-Günhan ( Bozoklar), Denizhan-Dağhan-Gökhan ( Üçoklar ) olarak 6 soya; soylar 4' er boya ( toplam 24 boy ) ayrılmıştır.
BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ ( 1038 - 1157 )
Önemleri :
• Adını Selçuk Bey'den almış, devleti Tuğrul ve Çağrı Bey' ler kurmuştur.
• İslamiyet'i dış saldırılara karşı korumuşlar, İslam ülkelerini bir yönetim altında birleştirmişlerdir.
• Anadolu'nun Türkleşme sürecini başlatmışlardır.
• Türk - İslam kültürünü sentezlemişlerdir. ( Birleştirmişler, harmanlamışlardır)
• İslam uygarlığını geliştirmiş ve yaymışlardır.
• XI. yy.da doğuda Seyhun Irmağı, batıda Akdeniz ve Marmara , güneyde Mısır ve Basra Körfezi ' ne kadar sınırlarını genişletmişlerdir.
Devletin Kuruluşu :
• Devlete ismini veren Selçuk Bey, Oğuzların Üçok kolunun Kınık boyundandır.
• Aşağı Seyhun ile Hazar denizi arasındaki geniş bozkırlarda yaşayan oğuzlar' da ordu komutanı ( Subaşı ) olarak görevli olan Selçuk Bey , Oğuz Yabgu'su ( Hükümdar ) ile anlaşmazlığa düşmüş ve çevresiyle birlikte Seyhun Irmağının aşağı ve doğusunda bulunan " Cent " şehrine yerleşmiştir. Oğuzlar devletine karşı, Samanoğulları' ndan yardım istemiş ve çevresiyle birlikte İslamiyet'i kabul etmiştir.
• Samanoğulları devletinin Karahanlı ve Gaznelilerle mücadelesi sonucu yıkılmasıyla, ve Selçuk Bey'in ölmesiyle dağılan oğuz boylarını Arslan Bey toparladı ise de, Gazneli Sultan Mahmut oğuzların kendisi için tehlikeli olduğunu anlamış ve Arslan bey ve ileri gelenleri tutuklatmıştır.
• Selçuk Bey 'in torunlarından Tuğrul ve Çağrı Bey kardeşler, Selçukluları yeniden toparlamayı ve devleti kurmayı başarmışlardır.
Tuğrul ve Çağrı Beyler Dönemi :
• Horasan bölgesi için, Gaznelilerle ; Nesa ( 1035 ) , Serahs ( 1038 ) , Dandanakan ( 1040 ) savaşlarını yapmışlardır.
• Tuğrul Bey, Nişabur'u Gaznelilerden alarak, kendisine merkez yapmış ve bağımsızlığını ilan etmiştir. ( 1038 )
• Dandanakan Savaşı ( 1040 ) ( Büyük Selçuklular - Gazneliler ) :
Nedeni : Gazneliler' in Selçuklu gücünü Horasan'dan atmak istemesi
Önemi ; Selçuklular , bu savaştan sonra sürekli gelişme aşamasına girerken, Gazneliler zayıflama ve yıkılış sürecine girmişlerdir.
• İran, Irak, Azerbaycan ele geçirilmiştir.
• Merkez Nişabur'dan Rey şehrine taşınmıştır.
• Oğuzların Anadolu'ya akınları Çağrı Bey'in keşif seferiyle başlar ( 1016 ). Anadolu' ya yapılan seferlerin artması üzerine, Pasinler savaşı yapılır.
• Pasinler Savaşı ( 1048 ) ( Büyük Selçuklular - Bizans + Gürcü Kuvvetleri ) :
Nedeni :
Selçuklular' ın Anadolu'ya yönelik akınlarının artması
Bizans'ın, Türklerin Anadolu'ya girme girişimlerini durdurmak istemesi
Bizans'ın Anadolu otoritesini koruma isteği
Önemi : Türkler'in Anadolu'nun fethi için Bizans'la yaptıkları ilk büyük savaş ve kazandıkları ilk büyük zaferdir.
Not : Anadolu'nun fethinde üç önemli savaş görülür ; Pasinler - Malazgirt - Miryokefalon
* Pasinler Savaşı, Bizans'ın Anadolu'daki otoritesini sarsmıştır.
• Abbasi Halifesinin, Şii Büveyhoğulları'nın baskısı üzerine Tuğrul Bey'den yardım istemesiyle, Tuğrul bey iki defa Bağdat seferi düzenlemiş, Büveyhoğullarına son vermiştir. Tuğrul Bey, Abbasi Halifesi tarafından doğu ve batının sultanı ilan edilmiştir.
Önemi : İslam dünyasının koruyuculuğu ve liderliği Selçuklulara geçmiştir.
• Tuğrul Bey döneminde ( 1040 - 1063 ), sınırların Ceyhun' dan Fırat'a kadar genişlediği ; devletin sağlam temeller üzerine oturtulduğu ; Anadolu yönünde gelişmelerin başladığı görülmektedir.
Alp Arslan Dönemi ( 1064 - 1072 )
• Azerbaycan, Kafkasya ve Türkistan seferlerine çıktı.
• Döneminde komutanları tarafından doğu Anadolu'ya seferler düzenlenmiştir.
• Fatımi devletine son vermek ve Mısır'ı fethetmek için, Mısır seferine çıkmışken Bizans İmparatorunun Doğu Anadolu'ya doğru sefere çıkması üzerine geri döndü.
• Malazgirt Savaşı ( 26 Ağustos 1071 ) ( Büyük Selçuklular - Bizans ) :
Nedeni :
• Selçuklular'ın, kendilerine gelen göç dalgalarını yerleştirecek alan için Anadolu'ya yönelmeleri, Anadolu'yu yurt edinme isteği
• Bizans'ın, Anadolu'dan Türkleri çıkarma isteği.
Sonuçları :
• Anadolu kapıları Türklere açıldı. Bu savaştan sonra Türkler, yoğun olarak Anadolu'ya göç etmeye başladılar.
• Anadolu Türk Tarihi başladı, Anadolu'da ilk Türk beylikleri kuruldu.
• Hristiyan Bizans'ın İslam dünyası üzerindeki baskısı sona erdi.
• Türklerin batıya ilerleyişleri üzerine Bizans'ın Papa'dan yardım isteği, Haçlı Seferlerine sebep olmuştur.
Önemi : Türk milletine yeni bir yurt, yeni bir gelecek, yeni bir tarih hazırlayan önemli bir zaferdir.
Melikşah Dönemi ( 1072 - 1092 )
• Büyük Selçukluların en geniş sınırlara ulaştığı, kültür ve uygarlık alanında en parlak düzeye ulaştığı dönemdir.
• Amcası Kavurd' un Sultanlığını tanımaması üzerine, mücadele etmiş ve onu öldürtmüştür.
• Karahanlı ve Gaznelilere egemenliğini kabul ettirdi.
• Kutalmışoğlu Süleyman Şah, Tutak ve Artuk beyleri, Anadolu'nun fethiyle görevlendirmiştir.
• Suriye, Filistin ve Arabistan'da fetihler yapmıştır.
• Sultan Melikşah bütün müslüman ülkeleri yönetimi altına alma politikası izlemiştir.
• Dönemin en önemli iç olayı "Batınilik" propagandasıdır. Hasan Sabbah, Selçukluları içten parçalama ve yönetimi ele geçirmek için batınilik mezhebini yaygınlaştırmaya ve ileri gelen Türk yöneticilerini öldürtmeye başlamıştır.
• Nizamiye Medresesi bu dönemde önemli bir eğitim-öğretim kurumuna dönüşmüştür.
• Sultan Melikşah adına " Celali Takvimi " düzenlenmiştir.
Devletin Dağılışı :
• Melikşah'ın ölümünden sonra oğulları arasında taht kavgaları çıkması ( Berkiyaruk-Mehmet-Mahmut-Sencer ), devleti yıpratmıştır.
• Son selçuklu sultanı " Sencer " dir. Sencer'in , Katvan savaşında ( 1141 ) Karahıtay'lara yenilmesi ile devletin dağılış dönemi hızlandı.
• Sultan Sencer'in ölmesiyle Selçuklu Devleti parçalanmıştır. ( 1157 )
Selçukluların Parçalanma Nedenleri :
• Veraset anlayışı. ( Ülkenin, hükümdar ailesinin ortak malı sayılması )
• Yönetime küstürülen Oğuzların ( Türkmenlerin ) ayaklanmaları
• Haçlı Seferleri ( Dolaylı )
• Doğudan gelen Moğol akınları
• Batınilerin çalışmaları. ( Batınilik ; Şii mezhebinin radikal siyasi hareketinin doğurduğu hareket )
• Abbasi Halifelerinin egemenlik gücünü geri almak için yaptığı olumsuz çalışmalar
• Atabeylerin, merkezi otoritenin zayıflamasıyla, bağımsızlık ilanları
______________________________ __________
Büyük Selçuklu Devletine Bağlı Devletler :
1. Horasan Selçukluları : Irak Selçukluları ortaya çıkınca Büyük Selçuklulara denilmiştir.
2. Irak Selçukluları ( 1119 - 1194 ) :
• Kurucu : Mahmut
• Merkez : Merv
• Harzemşahlar son verdi.
3. Kirman Selçukluları ( 1048 - 1187 ) :
• Kuruluş Bölgesi : İran
• Kurucu : Kavurd ( Çağrı Bey'in oğlu )
• Oğuzlar son verdi.
4. Suriye Selçukluları ( 1069 - 1118 ) :
• Merkez : Dımaşk ( Şam )
• Kurucu : Tutuş ( Alp Arslan' ın oğlu, Melikşah' ın kardeşi )
• Dımaşk ve Halep olarak iki kola ayrılmıştır.
• Halep koluna Artuklular son verdi. Dımaşk kolu iç karışıklıklar sonucu sona erdi.
5. Türkiye ( Anadolu ) Selçukluları ( 1075 - 1308 ) :
• Merkez : İznik - Konya
• Kurucu : Kutalmışoğlu Süleyman Şah
• 1243 Kösedağ savaşından sonra Moğollara bağlı duruma gelmişler, Sultan II.Mesut'un ölümüyle son bulmuşlardır.
______________________________ __________
Atabeylikler :
• Atabey : Selçuklu Şehzadelerini eğitmekle görevlendirilen kişi. ( Osmanlılarda Lala )
• Merkezi Otoritenin zayıflamasıyla bulundukları bölgelerde bağımsızlıklarını ilan ettiler.
1. Salgurlular ( Fars Atabeyliği ) ( İran ) ( 1148 - 1286 ) :
• Merkez : Şiraz
• Kurucu : Sungur
• İlhanlılar son verdi.
2. İldenizliler ( Azerbaycan Atabeyliği ) ( 1146 - 1225 ) :
• Merkez : Tebriz
• Kurucu : Şemsettin İldeniz
• Harzemşahlar son verdi.
3. Beğteginoğulları ( Erbil Atabeyliği ) ( 1144 - 1232 ) :
• Merkez : Erbil
• Kurucu : Beğ-Teginoğlu Ali
• Varisi olmadığı için, vasiyet gereği Abbasi Halifeliğine katıldı
4. Böriler ( Şam Atabeyliği ) ( 1128 - 1154 ) :
• Merkez : Dımaşk ( Şam )
• Kurucu : Böri
• Zengiler son verdi.
5. Zengiler ( Musul Atabeyliği ) ( 1127 - 1259 ) :
• Merkez : Musul
• Kurucu : İmadeddin Zengi
• İlhanlılar son verdi.
______________________________ __________
6. HARZEMŞAHLAR ( 1097 - 1231 )
• Merkez : Gürgenç
• Kurucu : Atsız
• Ceyhun nehrinin doğduğu bölgenin iki tarafına Harzem ( Harezm ) denilmiştir.
• Harzemşahlar Moğollarla mücadele ederek yıpranmışlar, batıya çekilmişler, Anadolu Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat tarafından ortadan kaldırılmışlardır.
7. EYYUBİLER ( 1174 - 1250 )
• Kuruluş Bölgesi : Mısır
• Kurucu : Selahattin Eyyubi
• Mısır 'da Fatımilere son vererek kuruldular.
• Selahattin Eyyubi , Filistin,Suriye,Irak'ı alarak Güneydoğu Anadolu' ya kadar sınırlarını genişletti.
• Hıttin ( Hattin ) savaşında ( 1187 ) Kudüs kralını yenilgiye uğratarak, Kudüs'ü ele geçirdi. * Üçüncü haçlı seferine sebep olmuştur.
• Eyyubiler ve Moğollar son verdi.
8. MEMLUKLAR ( 1250 - 1517 )
• Kuruluş Bölgesi : Mısır
• Kurucu : Aybey
• Memluk ( Kölemen ) : Eyyubilerin köle olarak alıp yetiştirdikleri Türk Gençlerinden oluşan askerlere verilen isim.Aybey bunlardan birisiydi.
• Moğollar ve Haçlılarla mücadele ettiler.
• Ayn-ı Calut savaşında Moğolları yenilgiye uğratarak, Suriye ve Mısır'a girmelerini engellediler.
• Sultan Baybars, Anadolu'ya yardım'a gelerek Moğolları yenilgiye uğrattı.
• Abbasi Halifeliğini Mısır'da sürdürme politikası izlediler. Amaç İslam dünyası liderliğidir.
• Osmanlılar'la özellikle Ramazanoğulları ve Dulkadıroğulları beyliklerini egemenlik altına alma mücadelesine girdiler.
• Fatih döneminde bozulan ilişkiler, II.Bayezıt döneminde savaşlara dönüştü.
• Yavuz Sultan Selim Mısır savaşıyla ve Mercidabık ve Ridaniye savaşlarının sonucunda , Memlukların sonunu getirdi.
Sultan İkinci Mahmud ,Sultan Üçüncü Selimin yanında yetişmiş ve onu kendine örnek almış ve Sultan Üçüncü Selim2 den çok etkilenmiş, padişahlığında da ıslahatlara gerek duymuştur. Yapmaya çalıştığı alanlar daha çok Askeri ve İdari alandadır. Düşündüğü ilk ıslahat Yeni Çeri ocağının yerine 14 Ekim 1808 de Sekban-ı Cedit adında yeni bir askeri teşkilat kurdu. Yeni Çeri ler yen kurulan bu askeri teşkilatın kendileri için tehlikeli olduğunu düşünüp ayaklanma yapmışlar ve sonucunda Sekban-ı Cedit'i kaldırmayı başarmışlardır. (cvt)
Eşkinci adı verilen yeni bir askeri teşkilat kuran Sultan İkinci Mahmud'a karşı yeni bir yeniçeri ayaklanması oldu. Sultan İkinci Mahmud, artık Osmanlı Devleti için kanayan bir yara haline gelen yeniçeri ocaklarını Vaka-i Hayriye adı verilen olayla ortadan kaldırıldı (15 Haziran 1826). Yeniçeri ocağı kaldırıldıktan sonra, onun yerine Asakir-i Mansure-i Muhammediye adı verilen yeni bir askeri teşkilat oluşturuldu.
Yapılan yeniliklerin merkezden uzakta bulunan valiler ve idareciler tarafından da benimsenmesi gerektiğine inan Alemdar Mustafa Paşa, Sultan Mahmud döneminde Ayanlarla Sened-i İttifak'ı imzaladı. Buna göre ayanlar merkeze sadık kalacak ve yenilik hareketlerini destekleyecek, padişahlar da ayanların elde etmiş oldukları hakları tanıyacaktı. Sened-i İttifak ile ayanlar padişahın mutlak otoritesine karşı siyasi bir meşruiyet kazanmış oluyorlardı. Padişah otoritesinin başka herhangi bir güçle ortaklık kabul etmesi mümkün değildi ve Osmanlı idari yapısının hem ruhuna, hem de tabiatına aykırıydı. Bu sebeple zaten ölü doğan Sened-i İttifak çok uzun ömürlü olmadı. Kısa bir süre sonra Sultan İkinci Mahmud, idareyi tamamen eline alarak ayanları bir bir ortadan kaldırarak merkezi otoriteyi güçlendirmeye çalışmıştır.
Sadece askeri alandaki yeniliklerle bir yere varılamayacağını düşünen Sultan İkinci Mahmud, Divan Teşkilatı'nı kaldırarak onun yerine Bakanlıklar (nazırlık) kurdu. 30 Mart 1838'de Sadrazamlık mak!!!!! "Başvekalet", Sadrazama "Başvekil" denilmesi kararlaştırıldı. Ölen ya da azledilen devlet memurlarının mallarına el konması anl!!!!! gelen "Müsadere" usulünü kaldırdı. Ayrıca devlete ıslahat hareketlerinde yardımcı olmak, yeni teklifler getirmek, memurların terfi ve yargılanmasıyla uğraşmak üzere Darü'ş Şuray-ı Bab-ı Ali kuruldu.
Sosyal alanda da bazı yenileşme hareketlerine ve ıslahatlara girişen Sultan İkinci Mahmud, 3 Mart 1929'da kıyafet değişikliği hakkında bir ferman yayınlandı. İlk Türk gazetesi Takvim-i Vekayi yayın hayatına başladı (1 Kasım 1831). Medreselerin yanında Avrupalı tarz eğitim veren yeni okullar açıldı ve Avrupa'ya öğrenciler gönderildi.
Posta teşkilatının kurulması ve Karantina uygulaması da yine Sultan İkinci Mahmud döneminde gerçekleştirildi. Avrupalı tüccarlarla rekabet edebilmeleri için Türk tüccarlara gümrük kolaylıkları getirildi. İlk nüfus sayımı yapıldı. Bu sayım sonucunda Anadolu'da 2.500.000'dan fazla, Rumeli'de de 1.500.000 erkek vatandaşın yaşadığı tespit edildi.
Ülke içinde ve dışında yapılacak seyahatlar için, bazı esaslar kabul edildi. Buna göre ülke içinde seyahat yapacak yurttaşlar Mürur Tezkiresi (geçiş belgesi) taşıyacaklar, ülke dışına çıkacak yurttaşlar da Hariciye Nezaretinden (Dış İşleri Bakanlığı) pasaport alacaklardı.
Sultan I. Abdülmecid Döneminde Yapılan Islahatlar
(Tanzimat Fermanı)
Tanzimat hareketleri Osmanlı'ya batılı anlamda bir düşünce biçimi ve yönetim şekli getirmek için Avrupa'dan esinlenerek yapılan programlı bir yenilik ve kültür hareketiydi. Bu hareket Sultan İkinci Mahmud'un padişah olduğu yıllarda başlamıştı.
Sultan Birinci Abdülmecid tarafından Londra Elçiliğinden alınıp Hariciye Nazırlığına (Dış İşleri Bakanlığı) getirilen Mustafa Reşit Paşa, Avrupa siyasetini iyi bilen bir devlet adamıydı. Tanzimat hareketinin bugüne kadar yapılan ıslahatlardan farklı olduğunu Sultan Birinci Abdülmecid'e kabul ettirdi.
Tanzimat Fermanı; Topkapı sarayının Gülhane Bahçesinde düzenlenen ve yabancı elçilerle, devlet adamlarının hazır bulunduğu bir toplantıda, Mustafa Reşit Paşa tarafından Kasım 1839 tarihinde ilan edildi. Tanzimat fermanına tarihimizde Tanzimat-ı Hayriye veya Gülhane Hatt-ı Humayun'u da denir.
Tanzimat Fermanı'nın getirdiği önemli yenilikler şunlardı; Müslüman veya gayrimüslim olan herkesin can, mal, namus güvenliği devlet garantisi altına alınacak, vergiler herkesin gelirine göre düzenli bir şekilde alınacak, askerlik belirli bir düzene göre olacak, mahkemeler herkese açık olacak ve mahkeme kararı olmadan kimse idam edilmeyecek, herkesin mal ve mülk sahibi olması ve bunu miras olarak bırakabilmesi sağlanacak, rüşvet ve iltimas kaldırılacak, kanun gücünün her gücün üstünde olduğu kabul edilecekti.
Tanzimat Fermanı, Osmanlı Devleti'nde anayasal düzenin başlangıç noktası olarak kabul edilebilir. Bu fermanla Sultan Birinci Abdülmecid, kendi gücünün üzerinde bir güç olduğunu kabul ediyordu. Tanzimat Fermanı ile azınlıklara bazı haklar verilmişti. Bu hakları bahane eden Avrupa devletleri Osmanlı Devleti'nin iç işlerine karışmaya devam ettiler. Oysa Tanzimat Fermanı, bir anlamda bu tip müdahaleleri önlemek için ilan edilmişti.
(Islahat Fermanı)
Islahat Fermanı Osmanlı Devleti'nin bir iç düzenleme olmakla beraber Rusya ve Avrupa'nın iç işlerine karışmasını önlemek amacıyla ilan edilmiştir. Bu ferman Paris Konferansı'nın başlamasından hemen sonra İstanbul'da yabancı devlet temsilcilerinin huzurunda okunarak açıklandı. Fermanın getirdiği önemli hususlar şunlardı:
- Din ve mezhep özgürlüğü sağlanacak, okul kilise ve hastane gibi binaların tamiri yapılacak
- Müslümanlarla Gayrimüslimler kanun önünde eşit sayılacak
- Patrikhanede yeni meclisler kurularak bu meclislerin aldığı kararlar Osmanlı Devleti tarafından onaylandıktan sonra yürürlüğe girecek
- Devlet hizmetlerine, okullara askerlik görevine bütün uyruklar eşit olarak kabul edilecekti.
- Vergiler eşit alınacak iltizam usulü kaldırılacak
- Yabancılar da Osmanlı Devleti sınırları içinde mülk sahibi olabileceklerdi.
Bu fermanla gayrimüslimlere daha fazla hak verilmiş, Avrupalı devletler Osmanlı Devleti'nin içişlerine karışmayacaklarını Paris Antlaşmasıyla kabul etmelerine rağmen sözlerinde durmamışlar ve bu fermanı bahane ederek Osmanlı Devleti'nin içi işlerine karışmışlardır.
Otuz sekiz yaşında ölen Abdülmecid, Osmanlı padişahları arasında, ilk Avrupa kültürü alan padişahtır. Osmanlı İmparatorluğu'nun her bakımdan Avrupalılaşması için yapılan hareketlere daima yardımcı olmuş, bu hareketler sonucu, padişahın yetki ve otoritesinin azalmasına rağmen bu duruma itiraz etmemiş, ülkede gazete çıkarılmasına, özgürlük fikirlerinin yayılmasına, yeniliğin yerleşmesine, memlekette meşrutiyet havasının esmesine engel olmamıştır.
Sultan I. Abdülaziz Döneminde Yapılan Islahatlar
Abdülaziz döneminde, Abdülmecid döneminde başlayan yenilik hareketleri sürdürüldü. Yeni bir vilayet teşkilatlanmasına geçildi. Kadılık Kurumu daha sıkı denetim altına alınarak 1 Nisan 1868 Şura-yı Devlet ve 1870 yılı içerisinde de Divan-ı Muhasebat kuruldu (Danıştay ve Sayıştay). Ayrıca eğitim, ulaşım ve bankacılık konularında çeşitli düzenlemeler yapıldı.
Sultan Abdülaziz döneminde donanmanın modernleştirilmesine de çalışıldı. 1875 yılına doğru Türk donanmasında 816 top taşıyan 21 zırhlı ve 173 yardımcı gemi vardı. Türk Bahriyesinde 50.000 efrad, 700 subay, 208 yüksek rütbeli subay, 11 Tümamiral, 6 Koramiral ve üç Oramiral vardı. Bu görüntüsüyle İngiltere ve Fransa'dan sonra dünyanın üçüncü büyük donanması haline gelmişti.
Sultan Abdülaziz 14 sene 11 ay beş gün tahtta kalmıştır. Bu süre içerisinde meşrutiyet fikrine başta sıcak baksa da, sonraları değişip bu fikri savunanlara karşı zor kullanacaktır.Dönemin aydınlarından Şinasi, Namık Kemal ve Ziya Paşa ile padişahlığının ilk dönemlerinde sıcak ilişkiler kurduysa da Namık Kemal'i Vatan Yahut Silistre piyesinden sonra Kıbrıs'a sürgün edecek kadar sertleşmiştir. Ülkede meşruti yönetimin gelmesini isteyenlerin yarattığı bu özgürlük havası içerisinde Abdülaziz'in tahttan indirilmesi konusunda kamuoyu oluşturuldu. Mithat Paşa'nın kışkırtmaları sonucu üniversite öğrencileri 10 Mayıs 1876 tarihinde bir protesto yürüyüşü düzenlediler. Bundan bir süre sonra, 30 Mayıs 1876 salı günü sabaha doğru saray Hüseyin Avni Paşa komutasındaki askerlerce basılmış ve Sultan Abdülaziz kansız şekilde tahttan indirilmiştir.
Sultan Abdülaziz'in tahtan indirildikten dört gün sonra, hapis hayatı yaşadığı Feriye Sarayında sakalını düzeltmek için istediği söylenen makasla bileklerini keserek intihar ettiği söylense de öldürülmüş olabileceğine dair kanıtlar da vardır (4 Haziran 1876).
Sultan II. Abdülhamit Döneminde Yapılan Islahatlar
(I. Meşrutiyet’in İlanı)
İttihat ve Terakki Cemiyeti ileri gelenleri, Balkanlar'da ard arda çıkan isyanlar ve giderek çoğalan ülke bunalımlarını bahane ederek, Sultan Abdülaziz'i tahttan indirip yerine Sultan Beşinci Murad'ı padişah yapmışlardı. Kısa bir süre sonra Sultan Murad'ın hasta olduğunun anlaşılmasından sonra yerine Sultan İkinci Abdülhamit getirildi. Avrupa ile olan ilişkiler sonucu Osmanlı Devleti'nde de bir aydın sınıf oluşmuştu. İttihat ve Terakki Cemiyeti bu aydınların sözcüsü gibi çalışıyor ve Meşruti yönetimin gelmesiyle ülkede bir rahatlama olacağına inanıyorlardı. Sultan İkinci Abdülhamid tahta çıkmadan önce Meşrutiyeti ilan edeceğini vadetmişti. Padişah olur olmaz bu sözünü tuttu ve 23 Aralık 1876'da Osmanlıların ilk anayasası olan Kanun-i Esasi'yi ilan etti.
İlan edilen I. Meşrutiyet çok uzun sürmedi. Mithat Paşa padişahların yetkilerini kısıtlamak istiyordu. Bu durumdan rahatsız olan Sultan İkinci Abdülhamid, Sultan Abdülaziz'in öldürülmesinden sorumlu tuttuğu Mithat Paşa'yı sadrazamlıktan azletti ve sürgüne gönderdi. Osmanlı-Rus savaşı ve Meclisteki Mebusların aralarındaki çekişmeleri yüzünden meclis çalışamaz hale gelmişti. Sultan Abdülhamid meclisi tatil ettiğini açıkladı (1878).
(II. Meşrutiyet’in İlanı)
Meşrutiyet yanlıları Jön Türkler adı altında çalışmalara başlamışlar ve padişah Sultan İkinci Abdülhamid'e Meşrutiyeti tekrar ilan etmesi için baskıda bulunuyorlardı. Daha çok Makedonya'da örgütlenen İttihat ve Terakki Partisi ileri gelenleri beraberindekilerle ayaklanmaya başladılar bu isyanların daha da büyümesinden çekinen Sultan İkinci Abdülhamid, Meşrutiyeti İkinci kez ilan etti (23 Temmuz 1908).
İkinci Meşrutiyetin ilanı ile; ülkede asayiş ve güven ortamı kurulmuş, sansür kaldırılarak basına serbestlik tanınmış, hürriyet ve güven ortamı kurulmuş, siyasi partiler oluşmaya başlamış, Kanun-i Esasi yürürlüğe girmiş ve anayasa üzerinde önemli değişiklikler yapılmış ve halk ikinci kez yönetime padişah yanında katılma imkanı bulmuştur.
(31 Mart Vak’ası)
Meşrutiyetin yeniden ilanından sonra çeşitli gruplar arasında çekişmeler ve tartışmalar başlamıştı. Meşrutiyete karşı olanlar avcı taburları ile birleşerek İstanbul'da büyük bir İsyan başlattı. Selanik'ten gelen hareket ordusu bu isyanı bastırdı. Tarihimize 31 Mart vakası olarak geçen bu olaydan sonra İttihat ve Terakki Partisi daha da güçlendi. Bu olaydan ilk sorumlu tutulan Sultan İkinci Abdülhamit tahttan indiririp yerine Sultan Mehmed Reşad getirilmiştir.
Küfür Ederken
Vucudumuza Bunlar Oluyor..
Değerli Alim AbdulHay (r.a) Hazretlerinin 37.
Eseri olan Tevsirü Mecmu adlı kitabında küfür etmek anında olan olayları bize şöyle naklediyor.
- Kişi bir an sinirlenip hasımına ağır sözler söyleyince ve bu sözler hasımının eşi ve ç**uklarına yönelik hakaretlerse,
o hakaret edenin meleği ona dört yılan çıkarır cehennemin dibinden.
Bu yılanlar kabirde cuma hariç o küfürde bulunanı sırtından ısırıp kabir eziyeti ederler.
Küfür eden ezan anında küfür ederse ve eşi hamileyse ç**uğu şaşı olarak dünyaya gelir.
kendiside sebepsiz bayılma illetine tutulur.
Bunun nedeni meleği o küfredenin göbek geliğinden içeri cehennem sıkıntısı sokmuştur.
Bu kişi nereye gitse hep içinde sıkıntı olur.
Küfür eden küfrünü hasmının arkasından söylemişse nekadar yıkansada yıkansın hemen ter kokar.
Hasmının bir organı yada ameli ile dalga geçip küfreden ömür boyu nasır illetine düşer.
Hasmının eşine,
kızına şehvetle küfreden hiç bereketli bir mülke sahip olamaz.
Malı mülkü hemen eksilir.
Hasmının Atasına sövenin mezarına pis su dolar.
Küfür edenin Mezarı üzerine ne ekersen çürür.
Hasmının inancına küfredenin okuyan çocuğu varsa eğitimi birden bozulup başarısız olur. Hasmının arkasından kaş göz işareti yapıp küfreden yedi gün boyunca aile huzursuzluğuna düşer.
Sevdiği bir eşyası ziyan olur.
Hasmına küfür etmek için bir an kollayanın vücudundan bir yeri eksilir.
Ömrünü ona buna muhtaç olarak tamamlar.Küfür eden küfrünü güneş batarken ederse hasmı onu mutlak surette ve hiç zorlanmadan öldürür.
Hasmına küfür ederken öldüren ağzına eritilmiş demir dökülerek cehennemde azap görür.
Kabirinden gözleri akmış olarak kalkar.
Hasımına Deniz üzerinde ve içinde küfür edene ölünceye kadar insanlar hep alay eder.
Hiç bir yerde hürmet görmezler.
Etrafındakiler sadece mülkünü
kunlanmak için için ona dost görünürler.
Ağzında nimet varken küfreden 9 gün dönümü süresi kadar
yediği ve içtiğinden hiç bir tat almaz.
Mikail (a.s) 40 gün kendisinden sorumlu nasip meleğini ondan men eder.
Kuran okurken ve akabinde küfreden
KABİRDE ağızı ikiye bölünerek mahşere kadar azap görür.
Hayvanlara küfredenin evinden cenaze çok çıkar.
Kendiside kimsenin bulamayacağı bir yerde ölür.
Cesedi ziyadesiyle azap içinde mahşerini bekler
Arkadaşlar günümüzde malesef olura olmaza küfür etmek ekmek yemek gibi normal bir hale geldi en ufak bir sıkıntıda,öfkede vs.
hemen küfür dile geliveriyor bakın
Bu küfür bizlere ne gibi zararlar veriyor hem ahlakımızı olumsuz etkiliyor hem kalp kırılmış oluyor hem günaha girilmiş oluyor.
1. Allah ve Resûlünden,kendileriyle antlaşma yapmış olduğunuz müşriklere bir ültimatomdur:
2. Yeryüzünde dört ay daha dolaşın. Şunu bilin ki, siz Allah'ı âciz bırakacak değilsiniz; Allah ise, inkârcıları perişan edecektir.
3. Hacc-ı ekber gününde1, Allah ve Resûlünden bütün insanlara bir bildiridir: Allah ve Resûlü, Allah'a ortak koşanlardan uzaktır. Eğer tövbe ederseniz, bu sizin için hayırlıdır. Ama yüz çevirirseniz, şunu iyi bilin ki, siz Allah'ı âciz bırakabilecek değilsiniz. İnkârcılara, elem dolu bir azabı müjdele!
4. Ancak Allah'a ortak koşanlardan, kendileriyle antlaşma yapmış olduğunuz, sonra da antlaşmalarında size karşı hiçbir eksiklik yapmamış ve sizin aleyhinize hiç kimseye yardım etmemiş olanlar, bu hükmün dışındadır. Onların antlaşmalarını, süreleri bitinceye kadar tamamlayın. Şüphesiz Allah, kendine karşı gelmekten sakınanları sever.
5. Haram aylar çıkınca bu Allah'a ortak koşanları artık bulduğunuz yerde öldürün, onları yakalayıp hapsedin ve her gözetleme yerine oturup onları gözetleyin. Eğer tövbe ederler, namazı kılıp zekâtı da verirlerse, kendilerini serbest bırakın. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.
6. Eğer Allah'a ortak koşanlardan biri senden sığınma talebinde bulunursa, Allah'ın kelâmını işitebilmesi için ona sığınma hakkı tanı. Sonra da onu güven içinde olacağı yere ulaştır. Bu, onların bilmeyen bir kavim olmaları sebebiyledir.
7. Allah'a ortak koşanların Allah katında ve Resûlü yanında bir ahdi nasıl olabilir? Ancak Mescid-i Haram'ın yanında kendileriyle antlaşma yaptıklarınız başkadır. Bunlar size karşı dürüst davrandığı sürece, siz de onlara dürüst davranın. Çünkü Allah kendine karşı gelmekten sakınanları sever.
8. Onların bir ahdi nasıl olabilir ki! Eğer onlar size üstün gelselerdi, ne akrabalık (bağlarını), ne de antlaşma (yükümlülüğünü) gözetirlerdi. Ağızlarıyla sizi hoşnut etmeye çalışıyorlar, oysa kalpleri buna karşı çıkıyor. Onların pek çoğu fasık kimselerdir.
9. Allah'ın âyetlerini az bir karşılığa değiştiler de insanları onun yolundan alıkoydular. Bunların yapmakta oldukları şeyler gerçekten ne kötüdür!
10. Bir mü'min hakkında ne akrabalık (bağlarını), ne de antlaşma (yükümlülüğünü) gözetirler. İşte onlar taşkınlık yapanların ta kendileridir.
11. Fakat tövbe edip, namazı kılar ve zekâtı verirlerse, artık onlar sizin din kardeşlerinizdir. Bilen bir kavme âyetleri işte böyle ayrı ayrı açıklarız.
12. Eğer antlaşmalarından sonra yeminlerini bozup dininize dil uzatırlarsa, küfrün ele başlarıyla savaşın. Çünkü onlar yeminlerine riâyet etmeyen kimselerdir. Umulur ki, vazgeçerler.
13. Yeminlerini bozan, peygamberi yurdundan çıkarmaya kalkışan ve üstelik size tecavüzü ilk defa kendileri başlatan bir kavimle savaşmaz mısınız? Yoksa onlardan korkuyor musunuz? Oysa Allah, -eğer siz gerçek mü'minler iseniz- kendisinden korkmanıza daha lâyıktır.
14, 15. Onlarla savaşın ki, Allah onlara sizin ellerinizle azap etsin, onları rezil etsin, onlara karşı size yardım etsin, mü'min topluluğun gönüllerini ferahlatsın ve onların kalplerindeki öfkeyi gidersin. Allah dilediğinin tövbesini kabul eder. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
16. Yoksa; Allah içinizden, Allah'tan, Resûlünden ve mü'minlerden başkasını kendilerine sırdaş edinmeksizin cihad edenleri ayırt etmeden bırakılacağınızı mı sandınız? Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.
17. Allah'a ortak koşanların, inkârlarına bizzat kendileri şahitlik edip dururken, Allah'ın mescitlerini imar etmeleri düşünülemez. Onların bütün amelleri boşa gitmiştir. Onlar ateşte ebedî kalacaklardır.
18. Allah'ın mescitlerini, ancak Allah'a ve ahiret gününe inanan, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah'tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte onların doğru yolu bulanlardan olmaları umulur.
19. Siz hacılara su dağıtmayı ve Mescid-i Haram'ın bakım ve onarımını, Allah'a ve âhiret gününe iman edip Allah yolunda cihad eden kimse(lerin amelleri) gibi mi tuttunuz? Bunlar Allah katında eşit olmazlar. Allah zâlim topluluğu doğru yola erdirmez.
20. İman edip hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad eden kimselerin mertebeleri, Allah katında daha üstündür. İşte onlar, başarıya erenlerin ta kendileridir.
21. Rableri onlara, kendi katından bir rahmet, bir hoşnutluk ve kendilerine içinde tükenmez nimetler bulunan cennetler müjdelemektedir.
22. Onlar orada ebedi kalacaklardır. Şüphesiz, Allah katında büyük bir mükafat vardır.
23. Ey iman edenler! Eğer küfrü imana tercih ederlerse, babalarınızı ve kardeşlerinizi bile dost edinmeyin. İçinizden kim onları dost edinirse, işte onlar, zalimlerin ta kendileridir.
24. De ki: "Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz bir ticâret ve beğendiğiniz meskenler size Allah'tan, peygamberinden ve onun yolunda cihattan daha sevgili ise, artık Allah'ın emri gelinceye kadar bekleyin! Allah fasık topluluğu doğru yola erdirmez."
25. Andolsun, Allah birçok yerde ve Huneyn savaşı gününde size yardım etmiştir. Hani, çokluğunuz size kendinizi beğendirmiş, fakat (bu çokluk) size hiçbir yarar sağlamamış, yeryüzü bütün genişliğine rağmen size dar gelmişti. Nihayet (bozularak) gerisin geriye dönüp kaçmıştınız.
26. Sonra Allah, Resûlü ile mü'minler üzerine kendi katından güven duygusu ve huzur indirdi. Bir de sizin göremediğiniz ordular indirdi ve inkar edenlere azap verdi. İşte bu, inkârcıların cezasıdır.
27. Sonra Allah, bunun ardından yine dilediği kimsenin tövbesini kabul eder. Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
28. Ey iman edenler! Allah'a ortak koşanlar ancak bir pislikten ibarettir. Artık bu yıllarından sonra, Mescid-i Haram'a yaklaşmasınlar. Eğer yoksulluktan korkarsanız, Allah dilerse lütfuyla sizi zengin kılar. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
29. Kendilerine kitap verilenlerden Allah'a ve ahiret gününe iman etmeyen, Allah'ın ve Resûlünün haram kıldığını haram saymayan ve hak din İslam'ı din edinmeyen kimselerle, küçülerek (boyun eğerek) kendi elleriyle cizyeyi verinceye kadar savaşın.
30. Yahudiler, "Üzeyr Allah'ın oğludur" dediler. Hırıstiyanlar ise, "İsa Mesih Allah'ın oğludur" dediler. Bu onların ağızlarıyla söyledikleri (gerçeği yansıtmayan) sözleridir. Onların bu sözleri daha önce inkar etmiş kimselerin söylediklerine benziyor. Allah onları kahretsin. Nasıl da haktan çevriliyorlar!
31. (Yahudiler) Allah'ı bırakıp, hahamlarını; (hırıstiyanlar ise) rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih'i rab edindiler. Oysa, bunlar da ancak, bir olan Allah'a ibadet etmekle emrolunmuşlardır. Ondan başka hiçbir ilah yoktur. O, onların ortak koştukları her şeyden uzaktır.
32. Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Oysa kafirler hoşlanmasalar da Allah, nurunu tamamlamaktan başka bir şeye razı olmaz.
33. O, Allah'a ortak koşanlar hoşlanmasalar bile dinini, bütün dinlere üstün kılmak için, peygamberini hidayetle ve hak dinle gönderendir.
34. Ey iman edenler! Hahamlardan ve rahiplerden birçoğu, insanların mallarını haksız yollarla yiyorlar ve Allah'ın yolundan alıkoyuyorlar. Altın ve gümüşü biriktirip gizleyerek onları Allah yolunda harcamayanları elem dolu bir azapla müjdele.
35. O gün bunlar cehennem ateşinde kızdırılacak da onların alınları, böğürleri ve sırtları bunlarla dağlanacak ve, "İşte bu, kendiniz için biriktirip sakladığınız şeylerdir. Haydi tadın bakalım biriktirip sakladıklarınızı"! denilecek.
36. Şüphesiz Allah'ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısında, Allah katında ayların sayısı on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. İşte bu Allah'ın dosdoğru kanunudur. Öyleyse o aylarda kendinize zulmetmeyin. Fakat Allah'a ortak koşanlar sizinle nasıl topyekûn savaşıyorlarsa, siz de onlarla topyekûn savaşın. Bilin ki Allah, kendine karşı gelmekten sakınanlarla beraberdir.
37. Haram ayları ertelemek, ancak inkarda daha da ileri gitmektir ki bununla inkar edenler saptırılır. Allah'ın haram kıldığı ayların sayısına uygun getirip böylece Allah'ın haram kıldığını helal kılmak için Haram ayı bir yıl helâl, bir yıl haram sayıyorlar. Onların bu çirkin işleri, kendilerine süslenip güzel gösterildi. Allah inkarcı toplumu doğru yola iletmez.
38. Ey iman edenler! Ne oldunuz ki, size "Allah yolunda sefere çıkın" denilince, yere çakılıp kaldınız.Yoksa ahiretten vazgeçip dünya hayatını mı seçtiniz? Oysa ahirete göre dünya hayatının yararı, pek az bir şeydir.
39. Eğer Allah yolunda sefere çıkmazsanız, sizi elem dolu bir azap ile cezalandırır ve yerinize sizden başka bir toplum getirir. Siz ise ona hiçbir zarar veremezsiniz. Allah her şeye hakkıyla gücü yetendir.
40. Eğer siz ona (Peygamber'e) yardım etmezseniz, (biliyorsunuz ki) inkar edenler onu iki kişiden biri olarak (Mekke'den) çıkardıkları zaman, ona bizzat Allah yardım etmişti. Hani onlar mağarada bulunuyorlardı. Hani o arkadaşına, "Üzülme, çünkü Allah bizimle berâber" diyordu. Allah da onun üzerine güven duygusu ve huzur indirmiş, sizin kendilerini görmediğiniz bir takım ordularla onu desteklemiş, böylece inkar edenlerin sözünü alçaltmıştı. Allah'ın sözü ise en yücedir. Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.
41. Gerek yaya olarak, gerek binek üzerinde Allah yolunda sefere çıkın. Mallarınızla, canlarınızla Allah yolunda cihad edin. Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır.
42. Eğer yakın bir dünya menfaati ve kolay bir yolculuk olsaydı, (sefere katılmayan münafıklar da) mutlaka sana uyarlardı. Fakat meşakkatli yol, onlara uzak geldi. Gerçi onlar, "Eğer gücümüz yetseydi, elbette sizinle beraber çıkardık" diye Allah'a yemin edeceklerdir. Onlar kendilerini helâke sürüklüyorlar. Allah biliyor ki onlar kesinlikle yalancıdırlar.
43. Allah seni affetsin! Doğru söyleyenler sana iyice belli olup, yalancıları bilinceye kadar beklemeden niçin onlara izin verdin?
44. Allah'a ve âhiret gününe iman edenler, mallarıyla ve canlarıyla cihad etmekten geri kalmak için senden izin istemezler. Allah kendine karşı gelmekten sakınanları çok iyi bilendir.
45. Ancak Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, kalpleri şüpheye düşüp kendileri de o şüphelerinin içinde bocalayan kimseler senden izin isterler.
46. Onlar eğer savaşa çıkmak isteselerdi, elbette bunun için bir hazırlık yaparlardı. Fakat Allah onların harekete geçmelerini istemedi de onları geri bıraktı ve onlara, "Oturun oturan acizlerle beraber" denildi.
47. Eğer onlar da sizin içinizde (sefere) çıksalardı, size bozgunculuktan başka bir katkıları olmayacak ve sizi fitneye düşürmek için aranızda koşuşturacaklardı. Aranızda onları dinleyecek kişiler de vardı. Allah zalimleri hakkıyla bilendir.
48. Andolsun bunlar daha önce de fitne çıkarmak istemişler ve sana karşı türlü türlü işler çevirmişlerdi. Nihayet hak geldi ve onlar istemedikleri halde Allah'ın dini galip geldi.
49. Onlardan "Bana izin ver, beni fitneye (isyana) sevketme" diyen de vardır. Bilesiniz ki onlar (böyle diyerek) fitnenin ta içine düştüler. Şüphesiz ki cehennem kâfirleri elbette kuşatacaktır.
50. Sana bir iyilik gelirse, bu onları üzer. Eğer başına bir musîbet gelirse, "Biz tedbirimizi önceden almıştık" derler ve sevinerek dönüp giderler.
51. De ki: "Bizim başımıza ancak, Allah'ın bizim için yazdığı şeyler gelir. O bizim yardımcımızdır. Öyleyse mü'minler, yalnız Allah'a güvensinler."
52. De ki: "Bizim için siz, (şehitlik veya zafer olmak üzere) ancak iki güzellikten birini bekleyebilirsiniz. Biz de, Allah'ın kendi katından veya bizim ellerimizle size ulaştıracağı bir azabı bekliyoruz. Haydi bekleyedurun. Şüphesiz biz de sizinle birlikte beklemekteyiz."
53. Yine de ki: "İster gönüllü, ister gönülsüz olarak harcayın, sizden asla kabul olunmayacaktır. Çünkü siz fasık bir topluluksunuz."
54. Harcamalarının kabul edilmesine, yalnızca, Allah'ı ve Rasûlünü inkar etmeleri, namaza ancak üşene üşene gelmeleri ve ancak gönülsüzce harcamaları engel olmuştur.
55. Onların malları ve çocukları seni imrendirmesin. Allah bununla ancak onlara dünya hayatında azap etmeyi ve canlarının kâfir olarak çıkmasını istiyor.
56. Kesinlikle sizden olduklarına dâir Allah'a yemin ederler. Oysa onlar sizden değillerdir. Fakat onlar korkudan ödleri patlayan bir topluluktur.
57. Eğer sığınacak bir yer veya (gizlenecek) mağaralar yahut girilecek bir delik bulsalardı, hemen koşarak oraya kaçarlardı.
58. İçlerinden sadakalar konusunda sana dil uzatanlar da var. Kendilerine ondan bir pay verilirse, hoşnut olurlar; eğer kendilerine ondan bir pay verilmezse, hemen kızarlar.
59. Eğer onlar Allah ve Resûlünün kendilerine verdiğine razı olup, "Bize Allah yeter. Lütuf ve ihsanıyla Allah ve Resûlü ileride bize yine verir. Biz yalnız Allah'a rağbet eder (onun ihsanını ister)iz" deselerdi, kendileri için daha hayırlı olurdu.
60. Sadakalar (zekatlar), Allah'tan bir farz olarak ancak fakirler, düşkünler, zekât toplayan memurlar, kalpleri İslam'a ısındırılacak olanlarla (özgürlüğüne kavuşturulacak) köleler, borçlular, Allah yolunda cihad edenler ve yolda kalmış yolcular içindir. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
61. Yine onlardan peygamberi inciten ve "O (her söyleneni dinleyen) bir kulaktır" diyen kimseler de vardır. De ki: "O sizin için bir hayır kulağıdır ki Allah'a inanır, mü'minlere inanır (güvenir). İçinizden inanan kimseler için bir rahmettir. Allah'ın Resûlünü incitenler için ise elem dolu bir azap vardır."
62. Sizi razı etmek için, Allah'a yemin ederler. Eğer gerçekten mü'min iseler (bilsinler ki), Allah ve Resûlü'nü razı etmeleri daha önceliklidir.
63. Allah'a ve Resûlüne karşı gelen kimseye, içinde ebedî kalacağı cehennem ateşinin olduğunu bilmediler mi? İşte bu, büyük bir rezilliktir.
64. Münafıklar, kalplerinde olan şeyleri, yüzlerine karşı açıkça haber verecek bir sûrenin üzerlerine indirilmesinden çekinirler. De ki: "Siz alay ede durun! Allah, çekindiğiniz o şeyi ortaya çıkaracaktır."
65. Şâyet kendilerine (niçin alay ettiklerini) sorsan, "Biz sadece lâfa dalmıştık ve aramızda eğleniyorduk", derler. De ki: "Allah'la, onun âyetleriyle ve peygamberiyle mi eğleniyordunuz?"
66. Boşuna özür dilemeyin! Çünkü siz, (sözde) iman ettikten sonra küfrünüzü açığa vurdunuz. İçinizden (tövbe eden) bir zümreyi affetsek bile, suçlarında ısrar etmeleri sebebiyle, diğer bir zümreye azap edeceğiz.
67. Münafık erkekler ve münafık kadınlar birbirlerindendir (birbirlerinin benzeridir). Kötülüğü emredip, iyiliği yasaklarlar, ellerini de sıkı tutarlar. Onlar Allah'ı unuttular; Allah da onları unuttu. Şüphesiz münafıklar, fasıkların ta kendileridir.
68. Allah erkek münafıklara, kadın münafıklara ve kafirlere, içinde ebedî kalmak üzere cehennem ateşini vadetti. O, onlara yeter. Allah onlara lanet etmiştir. Onlar için sürekli bir azap vardır.
69. (Ey münafıklar!), siz de tıpkı, sizden öncekiler gibisiniz: Onlar sizden daha güçlü, malları ve çocukları daha fazlaydı. Onlar paylarına düşenden faydalanmışlardı. Sizden öncekilerin, paylarına düşenden faydalandığı gibi siz de payınıza düşenden öylece faydalandınız ve onların daldığı gibi, siz de (dünya zevkine) daldınız. İşte onların dünyada da ahirette de amelleri boşa gitmiştir. İşte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.
70. Onlara kendilerinden öncekilerin; Nûh, Âd ve Semûd kavimlerinin; İbrahim'in kavminin; Medyen halkının ve yerle bir olan şehirlerin haberleri ulaşmadı mı? Peygamberleri onlara apaçık mucizeler getirmişti. (Ama inanmadılar Allah da onları cezalandırdı.) Demek ki Allah onlara zulmediyor değildi, ama onlar kendilerine zulmediyorlardı.
71. Mü'min erkekler ve mü'min kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. İyiliği emreder, kötülükten alıkoyarlar. Namazı dosdoğru kılar, zekâtı verirler. Allah'a ve Resûlüne itaat ederler. İşte bunlara Allah merhamet edecektir. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.
72. Allah mü'min erkeklere ve mü'min kadınlara, ebedi olarak kalacakları, içinden ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde çok güzel köşkler vadetti. Allah'ın rızası ise, bunların hepsinden daha büyüktür. İşte bu büyük başarıdır.
73. Ey peygamber! Kafirlere ve münafıklara karşı cihad et ve onlara karşı çetin ol. Onların varacakları yer cehennemdir. Ne kötü bir varış yeridir orası!
74. Bir şey söylemediklerine dair Allah'a yemin ediyorlar. Halbuki o küfür sözünü söylediler ve (sözde) müslüman olduktan sonra inkar ettiler. Ayrıca başaramadıkları şeye (peygamberi öldürmeye) de yeltendiler. Sırf, Allah ve Resûlü kendi lütfu ile onları zengin kıldığı için intikam almaya kalktılar. Eğer tövbe ederlerse kendileri için hayırlı olur. Şayet yüz çevirirlerse Allah onları dünyada ve ahirette elem dolu bir azaba çarptıracaktır. Artık onlar için yeryüzünde ne bir dost ne de bir yardımcı vardır.
75. İçlerinden, "Eğer Allah bize lütuf ve kereminden verirse mutlaka bol bol sadaka veririz ve mutlaka salihlerden oluruz" diye Allah'a söz verenler de vardır.
76. Fakat Allah lütuf ve kereminden onlara verince, onda cimrilik ettiler ve yüz çevirerek dönüp gittiler.
77. Allah'a verdikleri sözü tutmadıkları ve yalan söyledikleri için o da kalplerine, kendisiyle karşılaşacakları güne kadar (sürecek) bir nifak soktu.
78. Allah'ın, içlerinde gizlediklerini ve fısıltılarını bildiğini ve Allah'ın gaybleri çok iyi bilen olduğunu bilmediler mi?
79. Sadakalar hususunda gönüllü bağışta bulunan mü'minlerle, güçlerinin yettiğinden başkasını bulamayanları çekiştirip onlarla alay edenler var ya; işte Allah asıl onları maskaraya çevirmiştir. Onlar için elem dolu bir azap vardır.
80. Onlar için ister bağışlanma dile ister dileme (farketmez.) Onlar için yetmiş kez bağışlanma dilesen de, Allah onları asla affetmeyecektir. Bu, onların Allah ve Resûlünü inkâr etmiş olmaları sebebiyledir. Allah fasık topluluğu doğru yola iletmez.
81. Allah'ın Resûlüne karşı gelerek (sefere çıkmayıp) geri bırakılanlar, oturup kalmalarına sevindiler. Allah yolunda mallarıyla canlarıyla cihad etmek hoşlarına gitmedi ve "Bu sıcakta sefere çıkmayın" dediler. De ki: "Cehennemin ateşi daha sıcaktır." Keşke anlasalardı.
82. Artık kazandıklarının karşılığı olarak, az gülsünler, çok ağlasınlar.
83. Eğer (bundan böyle) Allah seni onlardan bir zümrenin yanına döndürür de, onlar (sefere) çıkmak için senden izin isterlerse, de ki: "Artık siz benimle birlikte ebediyyen çıkmayacak ve benimle birlikte hiçbir düşmanla asla savaşmayacaksınız. Çünkü siz baştan yerinizde oturup kalmaya razı oldunuz. Şimdi de geri kalan (kadın ve çocuk)larla birlikte oturun."
84. Onlardan ölen hiçbirine asla namaz kılma ve kabrinin başında durma. Çünkü onlar Allah'ı ve Resûlünü inkâr ettiler ve fasık olarak öldüler.
85. Onların malları ve evlatları seni imrendirmesin. Allah bunlarla ancak, dünyada kendilerine azap etmeyi ve canlarının kafir olarak çıkmasını istiyor.
86. "Allah'a iman edin ve Resûlü ile birlikte cihat edin" diye bir sûre indirildiğinde, onlardan servet sahibi olanlar, senden izin istediler ve "Bizi bırak da oturup kalanlarla birlikte olalım" dediler.
87. Onlar geride kalan (kadın ve çocuk)larla birlikte olmaya razı oldular ve kalpleri mühürlendi. Artık onlar anlamazlar.
88. Fakat peygamber ve beraberindeki mü'minler, mallarıyla, canlarıyla cihat ettiler. Bütün hayırlar işte bunlarındır. İşte bunlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.
89. Allah onlara, içinde ebedî kalacakları, içinden ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. İşte bu büyük başarıdır.
90. Bedevîlerden mazeret ileri sürenler, kendilerine izin verilsin diye geldiler. Allah'a ve Resûlüne yalan söyleyenler ise (mazeret bile belirtmeden) oturup kaldılar. Onlardan kâfir olanlara elem dolu bir azap isabet edecektir.
91. Allah'a ve Resûlüne karşı sadık ve samimi oldukları takdirde, güçsüzlere, hastalara ve (seferde) harcayacakları bir şey bulamayanlara (sefere katılmadıkları için) bir günah yoktur. İyilikte bulunan kimselerin (kınanması) için de bir sebep yoktur. Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
92. Kendilerini bindirip (cepheye) sevk edesin diye sana geldikleri zaman, senin, "Sizi bindirebileceğim bir şey bulamıyorum" dediğin; bu uğurda harcayacakları bir şey bulamadıklarından dolayı üzüntüden gözleri yaş döke döke geri dönen kimselere de bir sorumluluk yoktur.
93. Sorumluluk ancak, zengin oldukları halde senden izin isteyenleredir. Bunlar, geri kalan (kadınlarla) birlikte olmaya razı oldular. Allah ta kalplerini mühürledi. Artık onlar bilmezler.
94. Onlara döndüğünüzde, size mazeret beyan edeceklerdir. De ki: "Mazeret beyan etmeyin. Size kesinlikle inanmayız. Çünkü Allah bize sizin durumunuzu bildirdi. Bundan böyle davranışlarınızı Allah da Resûlü de görecek. Sonra hepiniz, gaybı da görülen âlemi de bilene döndürüleceksiniz de yapmakta olduğunuz şeyleri size haber verecek."
95. Yanlarına döndüğünüz zaman, kendilerini rahat bırakmanız için size Allah adıyla yemin edeceklerdir. Artık onların peşini bırakın. Çünkü onlar pistir. Kazandıklarının karşılığı olarak, varacakları yer de cehennemdir.
96. Kendilerinden razı olasınız diye, size yemin edeceklerdir. Siz onlardan razı olsanız bile, Allah o fasıklar topluluğundan asla razı olmaz.
97. Bedevîler inkâr ve nifak bakımından daha ileri ve Allah'ın peygamberine indirdiği hükümlerin sınırlarını tanımamaya daha yatkındırlar. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
98. Bedevîlerden öyleleri vardır ki, (Allah yolunda) harcayacakları şeyi bir zarar sayar ve (bundan kurtulmak için) size belalar gelmesini beklerler. Kötü belâlar kendi başlarına olsun. Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
99. Bedevîlerden kimileri de vardır ki, Allah'a ve ahiret gününe inanır. Harcayacaklarını, Allah katında yakınlığa ve Peygamberin dualarını almağa vesile sayarlar. Bilesiniz ki bu, (Allah katında) onlar için yakınlıktır. Allah onları rahmetine sokacaktır. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
100. İslâm'ı ilk önce kabul eden muhâcirler ve ensar ile, iyilikle onlara uyanlar var ya, Allah onlardan razı olmuş; onlar da O'ndan razı olmuşlardır. Allah onlara içinden ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetler hazırlamıştır. İşte bu büyük başarıdır.
101. Çevrenizdeki bedevîlerden birtakım münafıklar vardır. Medine halkından da münafıklıkta direnenler var ki sen onları bilmezsin. Biz onları biliriz. Onlara iki defa azap edeceğiz. Sonra da büyük bir azaba itileceklerdir.
102. Diğer bir kısmı ise, günahlarını itiraf ettiler. Bunlar salih amelle kötü ameli birbirine karıştırmışlardır. Umulur ki Allah tövbelerini kabul eder. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
103. Onların mallarından, onları kendisiyle arındıracağın ve temizleyeceğin bir sadaka (zekat) al ve onlara dua et. Çünkü senin duan onlar için sükûnettir (Onların kalplerini yatıştırır.) Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
104. Onlar, kullarının tövbesini kabul edenin ve sadakaları alanın Allah olduğunu; tövbeyi çok kabul edenin, çok merhametli olanın Allah olduğunu bilmediler mi?
105. De ki: "Çalışın, yapın. Yaptıklarınızı Allah da, Rasûlü de, mü'minler de göreceklerdir. Sonra gaybı da, görülen âlemi de bilen Allah'ın huzuruna döndürüleceksiniz. O da size bütün yapmakta olduğunuz şeyleri haber verecektir."
106. (Sefere katılmayanlardan) diğer bir kısmı da, Allah'ın emrine bırakılmışlardır. Bunlara ya azap eder ya da tövbelerini kabul eder. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
107. Bir de zararlı faaliyetlerde bulunmak, küfre yardım etmek, mü'minler arasına ayrılık sokmak için ve öteden beri Allah ve Resûlüne karşı savaşanlara üs olsun diye bir mescit yapanlar vardır. Bunlar, "Bizim iyilikten başka hiçbir kasdımız yok" diye de mutlaka yemin ederler. Ama Allah şâhitlik eder ki bunlar mutlaka yalancıdırlar.
108. Onun içinde asla namaz kılma. İlk günden temeli takva (Allah'a karşı gelmekten sakınmak) üzerine kurulan mescit (Kuba mescidi), içinde namaz kılmana elbette daha layıktır. Orada temizlenmeyi seven adamlar vardır. Allah da tertemiz onları sever.
109. Binâsını takva (Allah'a karşı gelmekten sakınmak) ve onun rızasını kazanmak temeli üzerine kuran kimse mi daha hayırlıdır, yoksa binasını çökmeye yüz tutmuş bir yarın kenarına kurup, onunla birlikte kendisi de cehennem ateşine yuvarlanan kimse mi? Allah zalimler topluluğunu doğru yola erdirmez.
110. Kurmuş oldukları binaları, (ölüp de) kalpleri paramparça olmadıkça yüreklerinde sürekli bir kuşku olarak kalmaya devam edecektir. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
111. Şüphesiz Allah, mü'minlerden canlarını ve mallarını, kendilerine vereceği cennet karşılığında satın almıştır. Artık, onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve ölürler. Allah bunu Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da kesin olarak va'detmiştir. Kimdir sözünü Allah'tan daha iyi yerine getiren? O halde, yapmış olduğunuz bu alışverişten dolayı sevinin. İşte asıl bu büyük başarıdır.
112. Bunlar, tövbe edenler, ibâdet edenler, hamdedenler, oruç tutanlar, rükû' ve secde edenler, iyiliği emredip kötülükten alıkoyanlar ve Allah'ın koyduğu sınırları hakkıyla koruyanlardır. Mü'minleri müjdele.
113. Cehennem ehli oldukları açıkça kendilerine belli olduktan sonra, -yakınları da olsalar- Allah'a ortak koşanlar için af dilemek ne Peygambere yaraşır ne de mü'minlere.
114. İbrahim'in, babası için af dilemesi, sadece ona verdiği bir söz yüzündendi. Onun bir Allah düşmanı olduğu kendisine açıkça belli olunca, ondan uzaklaştı. Şüphesiz İbrahim, çok içli, yumuşak huylu bir kişiydi.
115. Doğru yola ilettikten sonra, sakınacakları şeyleri kendilerine apaçık bildirmedikçe, Allah bir toplumu saptıracak değildir. Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla bilendir.
116. Şüphesiz göklerin ve yerin hükümranlığı yalnız Allah'ındır. O diriltir ve öldürür. Sizin için Allah'tan başka ne bir dost, ne de bir yardımcı vardır.
117. Andolsun Allah; Peygamber ile içlerinden bir kısmının kalpleri eğrilmeğe yüz tuttuktan sonra, sıkıntılı bir zamanda ona uyan muhacirlerle ensarın tövbelerini kabul etmiştir. Evet, onların tövbelerini kabul etmiştir.
118. Savaştan geri kalan üç kişinin de tövbelerini kabul etti. Yeryüzü bütün genişliğine rağmen onlara dar gelmiş, vicdanları da kendilerini sıktıkça sıkmış, böylece Allah(ın azabın)dan yine ona sığınmaktan başka çare olmadığını anlamışlardı. Sonra (eski hallerine) dönsünler diye, onların tövbelerini de kabul etti. Şüphesiz Allah, tövbeyi çok kabul eden ve çok merhamet edendir.
119. Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakının ve doğrularla beraber olun.
120. Medine halkı ve onların çevresinde bulunan bedevîlere, Allah'ın Resûlünden geri kalmak, kendi canlarını onun canından üstün tutmak yaraşmaz. Çünkü onların, Allah yolunda çektikleri susuzluk, yorgunluk, açlık, kâfirleri öfkelendirmek üzere bir yere adım atmaları ve düşmana karşı herhangi bir başarı kazanmaları gibi hiçbir olay yoktur ki karşılığında kendilerine iyi bir amel (in sevabı) yazılmış olmasın. Şüphesiz Allah iyilik yapanların mükafatını elbette zayi etmez.
121. Allah yolunda küçük, büyük bir harcama yapmazlar ve bir vadiyi katetmezler ki (bunlar), Allah'ın, yaptıklarının daha güzeliyle kendilerini mükafatlandırması için hesaplarına yazılmış olmasın.
122. (Ne var ki) mü'minlerin hepsi toptan seferber olacak değillerdir. Öyleyse onların her kesiminden bir grup da, din konusunda köklü ve derin bilgi sahibi olmak ve döndükleri zaman kavimlerini uyarmak için geri kalsa ya! Umulur ki sakınırlar.
123. Ey iman edenler! Kafirlerden (öncelikle) yakınınızda olanlarla savaşın ve sizde bir sertlik bulsunlar. Bilin ki Allah kendisine karşı gelmekten sakınanlarla beraberdir.
124. Herhangi bir sûre indirildiğinde, içlerinden, (alaylı bir şekilde) "Bu hanginizin imanını artırdı?" diyenler olur. İman etmiş olanlara gelince, inen sûre onların imanını artırmıştır. Onlar bunu birbirlerine müjdelerler.
125. Kalplerinde hastalık olanların ise, pisliklerine pislik katmış (küfürlerini artırmış), böylece kâfir olarak ölüp gitmişlerdir.
126. Görmüyorlar mı ki, onlar her yıl bir veya iki kere belaya çarptırılıp imtihan ediliyorlar. Sonra ne tövbe ederler, ne de ibret alırlar.
127. Bir sûre indirildi mi, "Sizi bir kimse görüyor mu?" diye birbirlerine göz ederler, sonra da sıvışıp giderler. Anlamayan bir toplum olmalarından dolayı, Allah onların kalplerini çevirmiştir.
128. Andolsun, size kendi içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir. O size çok düşkün, mü'minlere karşı da çok şefkatli ve merhametlidir.
129. Eğer yüz çevirirlerse de ki: "Bana Allah yeter. O'ndan başka hiçbir ilah yoktur. Ben ancak O'na tevekkül ettim. O, yüce Arşın sahibidir."
Allah ki, O’ndan başka ilah yoktur. O hayydır, kayyûmdur.
Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama.
Göklerde ve yerdekilerin hepsi O’nundur.
O’nun izni olmadan katında kim şefaat edebilir?
O, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. (Hiçbir şey O’na gizli kalmaz.)
O’nun bildirdiklerinin dışında insanlar,
O’nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler.
O’nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır, onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez.
O, yücedir, büyüktür.
Ayet-el Kürsi Nerelerde Okunur?
Ayetel kürsi namaz içinde sure şeklinde okunduğu gibi, namazda tesbihden önce de okunur. Aynı zamanda bu ayeti namaz dışında dua olarak ihlas süresi, nas süresi ve felak süreleri ile birlikte okumanında iyi olduğu söylenmektedir.
Bismillahirrahmanirrahim.
İnna atayna kel kevser.Fesalli li rabbike venhar.İnne şanieke hüvelebter.
Manası: Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla.
Gerçekten,sana Kevser'i biz verdik. O halde, sen de Rabbin için namaz kıl ve kurban kes.Doğrusu nesli kesik olan, sana kin tutandır.