Güzel ahlakın hiçbir sınırı yoktur. Yapılan her tavrın, söylenen her sözün daha güzeli, daha iyisi mutlaka vardır. İnsanın hiçbir zaman için “bu kadar yeter” ya da “en iyisi budur” diyebileceği bir durumu olmaz. Dahası insan ne zaman kendini yeterli görmeye başlarsa, o zaman ahlakında, tavırlarında bozulmalar ortaya çıkmaya başlar. Kendini geliştirmeye, yenilemeye ihtiyacı olmadığını düşündüğü için hiçbir güzellikten istifade edemez ve ahlakında hiçbir ilerleme kaydedemez. Allah ayetlerinde kendini yeterli yani müstağni gören kimselerin ahlaklarında bozulma olacağına dikkat çekmiştir:
Hayır; gerçekten insan, azar. Kendini müstağni (yeterli) gördüğünden. (Alak Suresi, 6-7)
Bu nedenle insan hayatının son anına kadar sürekli olarak kendisini geliştirmeye ve hep daha güzel olanı, daha iyi olanı elde etmeye çalışmalıdır. Zira hiçbir insan, ahirette Allah’ın kendisi hakkındaki hükmü belli olana kadar, Allah’ın rızasını ve cennetini kazandığından emin olamaz. Bu da kendisini hiçbir zaman için yeterli görmemesini sağlayan en önemli konulardan biridir. Bir önceki yazımız olan İnsanlar arasında daha takva olanları ayırt etmek mümkün müdür? başlıklı makalemizde gerçek takva, insanlar ve takva hakkında bilgiler verilmektedir.
GTA IV[RAZOR1911] FULL | Torrent indir | HIZLI indir FULL | Torrent indir | HIZLI indir
[b]13,86 GB
[/b]
[b]Benim adım Niko, Niko Bellic. Yeni bir sayfa açabilmek ve belki de Amerikan Rüyası yaşayabilmek adına yelken açtığım bu yolculuk bana yalnızca şunu öğretti: Ne kadar uğraşırsan uğraş, geçmişin izlerini asla silemezsin. Ne kadar kaçmaya çalışırsan çalış, arkanda bıraktıkların peşinden gelmeye devam edecek...
Neredeyse 1 yıllık bekleyişimizin sona erdiğini görmek gözlerimi ya[/b][b]şartmadı değil. Gerçi bu bekleyiş çoğu zaman başımıza gelenden biraz farklıydı, çünkü X360 ve PS3 sahibi olanlar zaten çoktan GTA IV‘ü oynamış ve bitirmiş hatta X360 kullanıcıları yeni çıkacak olan ek görev paketini beklemeye koyulmuştu. Biz şanssız kesim yani PC kullanıcıları olarak bu soğuk kış günlerini beklemek zorunda kaldık ki, kimilerine göre bu bekleyiş boşa çıktı, kimilerine göre ise iyi ki beklemişiz diyebildi. Bir oyunun piyasaya sürüldükten sonra farklı yayın organlarından farklı tepkiler alması çok yeni bir durum değil. Bunda birçok etkenin devreye girdiğini de göz önünde bulundurmamız gerekiyor. Fakat GTA IV daha bu noktada diğer yapımlardan ayrılmayı başardı. Örnek vermemiz gerekirse, kimileri oyun için 40 puanı zor alır diye yorumlar getirirken, kimileri ise bu oyun bir başyapıt 100 diyebiliyor. Bakalım bizler için oyun nasılmış?[/b]
Minimum Sistem Gereksinimi
İşletim Sistemi: Windows XP ( SP3 ) / Windows Vista ( SP1 )
İşlemci: Intel Core 2 Duo 1.8GHZ / AMD Athlon X2 64 2.4 GHZ
RAM: 1.5 GB
Gerekli Boş Harddisk Alanı: Oyunun kurulabilmesi için gerekli görülen boş alan 18 GB olarak belirtiliyor.
Ekran Kartı : Nvidia GeForce 7900 / ATI Radeon X1900
Direct X: Dx 9 uyumlu ses kartı
The Lord Of The Rings The Battle for Middle-Earth II | Torrent [HIZLI] indir
3.85 GB
Son zamanlarda oyun menülerinin fonları oldukça dikkatimi çekiyor. Bu konuda geçtiğimiz günlerde piyasaya çıkan SW: Empire at War oldukça başarılıydı. Açıkçası BFME 2 ondan da başarılı! Muhtemelen oyun içi görüntülerin üzerlerinden biraz geçilerek hazırlanan arka plan, Yüzüklerin Efendisi serisinin bildik ezgileriyle beraber, tam manasıyla masalsı, beynin hayal gücünü kontrol eden kısmını canlandıran bir boyut kazanmış. Eğer fondan gözünüzü alıp, menüdeki fonksiyonlara bakacak olursak; Tutorials, Solo Player, Multiplayer, Options ve My Heroes seçeneklerini görüyorsunuz. Bunlardan biraz bahsetmek gerekirse, Tutorials oyunu öğrenme bölümü. Özellikle ilk oyunu oynamamışlar için mutlaka tutorials denenmeli. Aksi halde oyuna alışmak oldukça zor olacaktır. Multiplayer ile arkadaşlarınız ile Orta Dünya üzerinde parti(!) veriyorsunuz. Dilediğiniz haritayı seçip, ister Elf diyarında ister Goblin mekanında düşmanlarınıza Orta Dünya’yı dar ediyorsunuz. Options ile ayarlarımızı, özellikle performansa dayalı ayarları yapıyoruz. Menüde bulunan My Heroes ise önceki BFME’de de tanışmadığımız bir yenilik!
Aragorn, Legolas, Gimli, Gandalf... eskidi! Şimdi sıra bende!!
My Heroes’e tıkladığımızda Create a Hero ekranı açılıyor! Bu demek oluyor ki, kendi kahramanlarımızı yaratabiliyoruz! İlk olarak yaratacağımız karaktere sınıf seçiyoruz. İnsan mı, Elf mi yoksa başka bir tür mü olacağı burada belli oluyor. Oranın hemen aşağısında ise seçtiğimiz türe göre tipler açılıyor. Kadın-Erkek gibi ayrımları buradan yapabiliyoruz. Hemen sonraki ekranda ise görsel özelliklerimizi ve Orta Dünya tarihine yazdıracağımız ismi yazıyoruz. En aşağıda kullanacağımız renkler bulunuyor. Onları da seçtikten sonra kahramanımız Orta Dünya’nın destansı öyküleri atılmak için hazır hale gelmiş oluyor! Bu yeni özellik belki de Orta Dünya’yı kahramana boğacak ancak oyuncular için güzel bir eklenti olmuş My Heroes. Böylelikle savaşlarda kendimizi geliştirmeye çalışırken, oyundan daha fazla RPG tadı alabiliriz.
Geldik Solo Play’e. Yapımla ilgili en gerçek yargılara buradan ulaşacağız. Solo Play’in üzerine geldiğimizde açılan menüde, Load Game haricinde 4 tane seçenek var. En üstten anlatmaya başlayalım. İlk olarak karşımıza Skirmish çıkıyor. Strateji oyunlarında sıklıkla karşılaştığımız Skirmish mod’u, ne eksik ne fazla bir şekilde BFME 2’deki yerini almış. Kendi haritamızı seçiyoruz, savaş alanındaki ırkları belirliyoruz, kimlerin düşman kimlerin dost olacağına karar veriyoruz ve oyuna başlıyoruz. Yani her kuralın size ait olduğu bir oyun stili Skirmish. Hikaye mod’larından tamamen ayrı.
Sıra tabanlı mod!
Oyunun mod’ları arasında War of the Ring’i görünce şaşırdım. Başta Yüzüklerin Efendisi için hazırlanan ilk strateji oyunu War of the Ring ile bağlantısı olabilir mi diye geçirdim aklımdan. Ancak tıkladığımda, o son derece başarısız oyun ile hiç bir bağı olmadığını gördüm. War of the Ring mod’u, oyuna masaüstü öğeler ekliyor. Yani bir haritamız var. Haritada şehirler gözüküyor. Hangi şehirde hangi ordu var görebiliyorsunuz. Sıra tabanlı olan bu bölümde sizden istenen, düşmanlarınızı yok etmeniz. Ancak eğer onlarla aynı sınırda yaşamıyorsanız, önünüze çıkan şehirleri ele geçirmelisiniz. Bunun için de ordu yaratmalısınız. Evvela işe kaynak ve asker çıkartmak için bina yaparak başlıyorsunuz. Tabi bu bölüm sıra tabanlı olduğu için beklemek zorundasınız. Bir seferde yapacağınız tüm hamleleri yaptıktan sonra “turn” tuşuna basarak, hakkınızı tamamlayıp sırayı rakibinize veriyorsunuz. O da tüm hamlelerini yapıyor ve tekrar sıra size geliyor. Tabi bina veya asker üretimi gerçek zamanlı oynanıştaki gibi sürekli devam etmediği için, örnek olarak her turda %25 (yaptığınız binaya veya askerin niteliklerine göre daha fazla veya az da olabilir.) tamamlanıyor. Bu sıra tabanlı oynanış ta ki, düşman ile sizin aynı topraklar da buluşmanız ile son buluyor. Bu sefer bildik, savaş haritası açılıyor ve RTS’ye dönüyor oyun. Burada size yardım etmeleri için birlikler geliyor ancak bölüme göre kimi zaman 20 dakika sonra geliyorlar. Sizde bu 20 dakikayı, düşmana mağlup olmadan tamamlamaya çalışıyorsunuz. Ardından takviye kuvvetleriniz gelince işler biraz daha yoluna giriyor.
ABD yapımı olan Avatar efsanevi bir bilim kurgu filmidir. Yönetmeni ve Senaristi James Cameron olan filmin Yapımcılığını ise Jon Landau ile üstlenmişlerdir.
Çıkış Tarihi : 2009
Hasılat : $2,787,965,087 - ₺7.838.085.045,5918
2. TİTANİK
1997 yılı Amerikan yapımı epik romantik film olan Titanik'in yönetmenliğini ve yazarlığını yapan James Cameron yapımcılığı Jon Landau ile paylaşıyor.
Marvel Studios tarafından üretilen, Marvel Comics'in süper kahraman ekibidir. Yönetmeni Joss Whedon Yapımcısı Kevin Feige Senaristi ise Joss Whedon tarafından üstlenilmiştir.
Çıkış Tarihi : 2012
Hasılat : $1,518,594,910 - ₺4.265.277.523,7170
4. Harry Potter ve Ölüm Yadigarları: Bölüm
Yönetmeni ve yapımcısı David Yates olan Harry Potter ve Ölüm Yadigarları: Bölüm 2, J.K. Rowling'in aynı isimli kitabından uyarlanmıştır.
Çıkış Tarihi : 2011
Hasılat : $1,341,511,219 - ₺3.769.378.223,1462
5. Karlar Ülkesi
Walt Disney Animation Studios tarafından üretilen, Walt Disney Pctures tarafından dağıtımı yapılan Karlar Ülkesi ABD yapımı 3D bilgisayar animasyonu müzikal fantezi filmidir.
Watch Dogs [RELOADED] | Torrent indir + HIZLI indir + Tek Link indir - PC
22.07 GB
[b][b]
Şehirdeki hemen hemen her teknolojik aleti kontrol edebilen bir kişi. Usta bir hacker, ama kanlı bir aile trajedisine sebep olan suç geçmişine sahip eski bir haydut, Aiden Pierce'a katılın. O şimdi ailesini incitenleri avlamaya başlamıştır. Aiden, şehrin genel güvenlik sistemini hackleyip trafik ışıklarını kontrol edebilir, gaz şebekesini patlatabilir, elektrik sistemini kapatabilir, trenleri raydan çıkarabilir ve daha fazlasını yapabilir. Şikago şehri şimdi intikam konusunda kararlı bir adam için büyük bir silaha dönüşüyor
[b]Minimum
İşletim Sistemi : Windows Vista (SP2), Windows 7 (SP1) or Windows 8 (Please note that we only support 64 bit OSs.)
İşlemci : Intel Core 2 Quad Q8400 @ 2.66Ghz or AMD Phenom II X4 940 @ 3.0Ghz
RAM : 6 GB RAM
Gerekli Boş Harddisk Alanı : 25 GB
Ekran kartı : DirectX 11 graphics card with 1 GB Video RAM - Nvidia Geforce GTX 460 or AMD Radeon HD 5770
İslam'da annelik makamı ve annelik makamını ve insanın hayatındaki rolünü anlayabilmemiz için yüce Rabbimizin kitabına ve Resulullah'ın (s.a.a) ve Ehl-i Beyti'nin nurlu sözlerine müracaat etmemiz gerekir. Biz de mümkün mertebe ayet ve hadislerden yararlanarak bu mevzuu sizlere açıklamaya çalışacağız.
Allah-u Teala Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurmaktadır: "Rabbin ondan başkasına ibadet etmemenizi ve anne babaya iyilik etmenizi emretmiştir. İkisinden birisi yahut her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara öf bile deme; onları azarlama onlara güzel söz söyle; onlara rahmet ve şefkat dolu tevazu kanadını ger. Onlara alçak gönüllü ve şefkatli davran ve onlar hakkında dua edip şöyle de: Ey Rabbim, bunlar küçükken beni nasıl yetiştirip büyüttülerse, sen de onlara merhamet et, acı." (İsra Suresi, ayet 23-24)
Bir başka ayet-i kerimede şöyle buyurmaktadır: "Biz insana anne ve babasını tavsiye ettik anası onu zayıflık üstüne zayıflık çekerek karnında taşımıştır. Onun (memeden) ayrılmasıda iki yıl içinde olmuştur onun için biz insana bana ve ana baba şükret dönüş banadır diye öğüt verdik." (Lokman Suresi, ayet 14)
Görüldüğü gibi bu ayetlerde Allah-u Teala anne babaya iyilik etmeği, onlara şükretmeyi kendi ibadeti ve şükrüyle yan yana zikretmiştir. Bu da Anne babanın Hak Teala indindeki makamını ve onlara iyilik ve itaat etmenin önemini göstermektedir. Onun için anne, babaya itaat etmek günah ve farz olan şeyler haricinde farzdır. Hatta anne baba evladını sünnet olan bir ameli yapmaktan nehy edip başka bir işe emrederse onların dediğini yapması gerekir.
Bir gün bir kişi Resulullah'a (s.a.a) gelerek ya Resulullah dedi, anne babanın evlatları boynundaki hakkı nedir? Sevgili Peygamberimiz şöyle buyurdu: "Onlar senin cennet ve cehennemindir."[1]
Yani onlara yapacağın iyilikler ve onlara karşı vazifelerini yerine getirmenle cenneti kazanabilirsin. Ama onlara karşı vazifelerini yerine getirmezsen cehennemi hak etmiş olursun.
Hz. Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Anne babaya iyilik yapmak en büyük farizadır."[2]
İmam Sadık (a .s): "Allah anne babaya iyilik etmeyi emretmiştir" ayetini şöyle açıklamıştır: "İyilik etmek onlarla iyi geçinmek ve ihtiyaçlarını ağız açıp istemeden yerine getirmektir..."[3]
Yine Resul-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kim ömrünün uzamasını ve rızkının bollaşmasını istiyorsa, anne babasına iyilik etsin ve akrabalarına sılayı rahimde bulunsun."[4]
Resul-i Ekrem (s.a.a): "Kıyamet gününde iyilerin efendisi ölümlerinden sonra anne ve babalarına iyilik yapan kimselerdir."[5]
Sekizinci İmamımız İmam Rıza (a .s): "Anne babaya iyilik etmek vaciptir; hatta müşrik olsa dahi. Elbette Allah'a isyan olan şeylerde onlara itaat edilmez."[6]
Neden Muhammed (sav) son peygamber olarak seçildi?
Hz. Muhammed (asv) son semavi din olan ve hükmü kıyamete kadar geçerli olacak, dini ve daveti umumi ve tüm beşereyiti kapsayan islam dinini getirdiği ve bundan sonrada her hangi bir din ve şeriat gelmeyeceği için o da peygamberlerin sonuncusu olmuştur. Ondan sonra resul ve nebi gelmeyecektir. Malûmdur ki, bu alem de her şeyin bir başlangıcı ve bir de nihayeti olduğu gibi, hz. Âdem'le (a.s.) başlayan peygamberlik müessesesi de Hâtemü’l-Enbiyâ (asv) ile son bulmuştur.
Cenâb-ı Hak, peygamberlerin en ekmeli olan o zât'ın eline semavi kitapların en mükemmeli olan Kur'ân-ı Azimüşşân'ı vermiş ve nübüvvet müessesesini o Hatemü’l-Enbiyâ (asv) ile tekmil etmiştir. Artık, kıyamete kadar Hz. Muhammed (asv)'den sonra bir peygamber gelmeyecektir.
Hz. Muhammed’in (asv) hâtemü’l enbiya olduğu Ahzap suresinde şu şekilde ifade buyurulmaktadır:
“Muhammed (asv) sizin ricalinizden hiçbirinin babası değil ve lâkin Allah’ın resulü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah âlimdir. (her şeyi bilendir.)"(Ahzab, 33/40)
Hz. Muhammed (asv)'in peygamberliği ile insanlık din açısından, ilerlemenin son noktasına erişmiştir. Ondan sonra başka peygamber beklememeli, Muhammedî nuru izlemelidir. Allah her şeyi çok iyi biliyor. Her şeyi bilip duyuyor. Onun için bu hükümleri emrediyor.(Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili Tefsiri)
Bilindiği üzere en yüksek ilim üniversitede veriliyor. Öyleyse üniversitede verilen ilim, ilkokul çocuklarına da verilsin denilmez. İnsanlık da bir eğitim kurumu gibidir. Her devir bu okulun bölümleri gibidir. Bu bölümlerin hocaları da peygamberlerdir. Hz Adem (as)’den bu yana insanlık, hocalarından ders alarak sanki üniversite seviyesine gelmiş ve İslam dininin mükemmel derslerini alma kabiliyeti kazanmıştır. Bu nedenle en son ve en mükemmel din en sona bırakılmıştır. İlk okulda da matematiğin özü vardır. Ama ders onların seviyesine göre verilir ve hoca bütün bildiği şeyleri değil de anlayacakları şeyleri anlatır.
İşte diğer peygamberler de insanlığa seviyelerine göre ilim vermiş ve onları yetiştirmiştir. Sonuçta bütün yönleriyle ders alma seviyesine geldikleri için İslam Dini ve Yüce Peygamber (asv) gönderilmiştir.
- وَلَقَدْ أَرْسَلنَآ إِلَى أُمَمٍ مِّن قَبْلِكَ “Andolsun, senden önce diğer ümmetlere de elçiler gönderdik.”فَأَخَذْنَاهُمْ بِالْبَأْسَاء وَالضَّرَّاء لَعَلَّهُمْ يَتَضَرَّعُونَ “Sonunda, ola ki yalvarıp tevbe ederler diye onları yoksulluk ve afetlerle yakalayıp cezalandırdık.” Ama onlar inkâr ettiler, gönderilen elçileri yalanladılar, biz de onları şiddet ve fakirlikle, zarar ve afetlerle yakaladık. Ta ki bize itaatkâr olsunlar, günahlarından tevbe etsinler. 43- فَلَوْلا إِذْ جَاءهُمْ بَأْسُنَا تَضَرَّعُواْ “Hiç olmazsa onlara azabımız geldiği zaman yakarıp tevbe etselerdi.” وَلَكِن قَسَتْ قُلُوبُهُمْ “Fakat kalpleri katılaştı.” وَزَيَّنَ لَهُمُ الشَّيْطَانُ مَا كَانُواْ يَعْمَلُونَ “Ve şeytan da yapmakta olduklarını onlara süslü gösterdi.” İlahi ceza geldiğinde Allaha yalvarmaları beklenirdi, ama böyle yapmadılar. Onları Allaha yalvarmaktan alıkoyan: -Kalplerinin katılığı -Ve şeytanın kendilerine süslü kıldığı amellerini beğenmeleri idi. 44- فَلَمَّا نَسُواْ مَا ذُكِّرُواْ بِهِ فَتَحْنَا عَلَيْهِمْ أَبْوَابَ كُلِّ شَيْءٍ “Derken onlar kendilerine hatırlatılanı unuttuklarında, (önce) üzerlerine her şeyin kapılarını açtık.” Ne zaman ki, kendilerinin uyarıldığı çetin halleri unuttular, bunlardan ibret almadılar, Biz de zorluklar ve rahatlıkların sırayla onlara gelmesi esnasında, kendilerine bir rahatlık olmak üzere her türlü nimetin kapılarını açtık. Kendilerinin bir mazereti kalmaması için hem şiddetle, hem de bollukla imtihan ettik. Onlara her şeyin kapısının açılması bir mekir de olabilir. Hz. Peygamber (asm) bu durumda nimet gelmesini “Ka’benin Rabbine yemin ederim ki, bu bir mekirdir” şeklinde değerlendirmiştir. حَتَّى إِذَا فَرِحُواْ بِمَا أُوتُواْ أَخَذْنَاهُم بَغْتَةً “Sonra kendilerine verilenle sevinip şımardıkları sırada, onları ansızın yakaladık.” Kendilerine verilen nimetlerle şımardılar, Mün’imi hatırlamak yerine nimetlerle meşgul oldular, Cenab-ı Hakkın hakkını edadan uzak kaldılar. Biz de ansızın kendilerini yakalayıverdik. فَإِذَا هُم مُّبْلِسُونَ “O zaman bir anda bütün ümitlerini kaybedip yıkıldılar.” O zaman pişman oldular, ilâhî rahmetten ümitlerini kestiler. 45- فَقُطِعَ دَابِرُ الْقَوْمِ الَّذِينَ ظَلَمُواْ “Böylece zulmeden kavmin kökü kesildi.” Böylece o zalim kavmin bütün fertleri cezalandırıldı, kökleri kesildi. وَالْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ “Alemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun.” Onları helâk ettiği için, âlemlerin Rabbine hamdolsun. Çünkü kâfirlerin ve Allaha isyan eden kimselerin helâki, yeryüzünde yaşayanları onların kötü inançlarından ve amellerinden kurtarması yönüyle, hamdedilmesi gereken büyük bir nimettir. 46- قُلْ أَرَأَيْتُمْ إِنْ أَخَذَ اللّهُ سَمْعَكُمْ وَأَبْصَارَكُمْ وَخَتَمَ عَلَى قُلُوبِكُم مَّنْ إِلَهٌ غَيْرُ اللّهِ يَأْتِيكُم بِهِ “De ki: Ne dersiniz, eğer Allah sizin işitmenizi ve gözlerinizi alır, kalplerinizi de mühürlerse, Allah’tan başka onu size (geri) getirecek ilâh kimdir?” Allah sizi sağır ve kör yapsa, aklınızı ve idrakinizi örten şeylerle kalplerinizi perdeleyip mühürlese bunu size kim geri verir? انظُرْ كَيْفَ نُصَرِّفُ الآيَاتِ “Bak, biz âyetleri nasıl tasrif ediyoruz?” Ayetlerin tasrifi, -Bazan akla hitap mukaddimelerle, -Bazan terğib ve terhib ile, -Bazan öncekilerin hâllerini tenbih ve tezkir ile tekrar be tekrar nazara vermek sûretiyle olur. ثُمَّ هُمْ يَصْدِفُونَ “Sonra onlar ise nasıl yüz çeviriyorlar?” Ama onlar, bütün bu anlatımlardan sonra, yine de yüz çeviriyorlar. Ayette geçen “sonra” ifadesi, onların bu hâlinin ne kadar da akıldan uzak olduğunu gösterir. 47- قُلْ أَرَأَيْتَكُمْ إِنْ أَتَاكُمْ عَذَابُ اللّهِ بَغْتَةً أَوْ جَهْرَةً هَلْ يُهْلَكُ إِلاَّ الْقَوْمُ الظَّالِمُونَ “De ki: Ne dersiniz, Allah’ın azabı size ansızın veya açıktan açığa gelse, zalimler topluluğundan başkası mı helâk edilecek?” Azap, bazan ansızın, hiçbir öncü habercisi olmadan gelir. Bazan da geleceğini haber veren öncü bir haberci ile gelir. Ayette “ansızın ve açıktan” ifadeleri “gece ve gündüz” şeklinde de açıklanmıştır. 48- وَمَا نُرْسِلُ الْمُرْسَلِينَ إِلاَّ مُبَشِّرِينَ وَمُنذِرِينَ “Biz peygamberleri ancak müjdeleyici ve uyarıcı kimseler olarak göndeririz.” Biz elçileri ancak mü’minleri cennetle müjdeleyici, kâfirleri de azapla uyarıcı olarak göndeririz. Yoksa elçileri diğer insanlara kaba tavırlarla teklifte bulunsunlar, onlarla eğlensinler diye göndermeyiz. فَمَنْ آمَنَ وَأَصْلَحَ فَلاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ “Artık kim iman eder ve kendini düzeltirse onlara bir korku yoktur, onlar mahzun olacak da değillerdir.” Artık her kim inanır ve bildirildiği şekilde düzeltilmesi gerekenleri düzeltirse, böyle olanlara ne azaptan bir korku vardır, ne de sevabı kaçırmaktan bir üzüntü. 49- وَالَّذِينَ كَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا يَمَسُّهُمُ الْعَذَابُ بِمَا كَانُواْ يَفْسُقُونَ “Ayetlerimizi yalanlayanlar ise, yapmakta oldukları fasıklık sebebiyle azap kendilerine dokunacaktır.” Ayette azap onlara dokunan bir şey olarak ifade edildi. Sanki azap onlara ulaşmaya taliptir, onları bulup cezalandırmaktadır. “Azap” kelimesi elif-lâmlı geldiği için ayrıca tavsifte lüzum görülmedi. Onlara gelen bu azap, tasdikten ve taatten çıkmaları sebebi iledir. 50- قُل لاَّ أَقُولُ لَكُمْ عِندِي خَزَآئِنُ اللّهِ “De ki: Size “Allah’ın hazineleri yanımdadır” demiyorum.” “Allahın hazinelerinden” murat -O’nun kudretiyle meydana gelen şeyler, -Veya O’nun rızık hazineleridir. وَلا أَعْلَمُ الْغَيْبَ “Gaybı da bilmiyorum.” Ben, Allah bana vahyetmedikçe ve kendisine bir delil bırakmadıkça kendiliğimden gaybı bilmem. وَلا أَقُولُ لَكُمْ إِنِّي مَلَكٌ “Ve size, “ben bir meleğim” de demiyorum.” “Ben melek cinsindenim” veya “onların yaptıklarını yapmaya güç yetiririm” demiyorum. إِنْ أَتَّبِعُ إِلاَّ مَا يُوحَى إِلَيَّ “Ben sadece bana vahyolunana uyuyorum.” Hz. Peygamber (asm) bu ayette ortaya konulan ölçülerle ulûhiyet ve melekiyet davasından teberri etti. Çünkü kavmi, Hz. Peygamberin davasını akıldan uzak görüyor, iddia ettiği şeylerin fasit olduğuna inanıyorlardı. قُلْ هَلْ يَسْتَوِي الأَعْمَى وَالْبَصِيرُ “De ki: Kör ile gören bir olur mu?” Kör ve gören, -Dalâlette olanla hidayet üzere olan, -Cahil ve âlim, -Uluhiyet ve melekiyet gibi olmayacak şeyleri iddia edenle, nübüvvet gibi istikametli şeyi iddia eden hakkında bir meseledir. أَفَلاَ تَتَفَكَّرُونَ “Hiç düşünmez misiniz?” Düşünmez misiniz, ta ki hidayete eresiniz, hak ve batıl iddiayı birbirinden ayırabilesiniz, vahyin tâbi olunması gereken kendisinden müstağni olmayacak bir yol olduğunu anlayasınız. 51- وَأَنذِرْ بِهِ الَّذِينَ يَخَافُونَ أَن يُحْشَرُواْ إِلَى رَبِّهِمْ “Rablerinin huzurunda toplanacaklarından korkanları, onunla uyar.” Gelen vahiyle onları uyar Bunlar, amelde ihmali olan mü’minlerdir. Veya, gerek mü’minlerden gerekse mü’min olmayanlardan ona tam inanan veya tereddütle haşrin gelmesini caiz görenlerdir. Çünkü, inzar bunlara fayda verir. Haşri imkânsız görenleri haşirle uyarmak ise, kendilerine bir fayda sağlamaz. لَيْسَ لَهُم مِّن دُونِهِ وَلِيٌّ وَلاَ شَفِيعٌ “(Orada) Onlar için Ondan başka ne bir dost, ne de bir şefaatçi vardır.” Bu kısım hâl cümlesidir. Yani, kendileri için Allahtan başka ne bir dost ne de şefaatçi olmayacak bir halde Rablerinin huzuruna götürülmekten korkan kimseleri, sana gelen vahyi anlatarak uyar. لَّعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ “Ola ki sakınırlar.” 52- وَلاَ تَطْرُدِ الَّذِينَ يَدْعُونَ رَبَّهُم بِالْغَدَاةِ وَالْعَشِيِّ يُرِيدُونَ وَجْهَهُ “Sırf Allah’ın rızasını dileyerek sabah akşam Rab’lerine dua edenleri huzurundan kovma.” Sebeb-i Nüzûl Rivayete göre, Kureyş müşrikleri Hz. Peygambere gelip Ammar, Suheyb, Habbab gibi fakir Müslümanları kastederek “bunları kovarsan gelir, Seninle konuşuruz” dediler. Hz. Peygamber “ben böyle bir şey yapmam” dedi. Bunun üzerine, “biz geldiğimizde onlar senin yanında olmasın” dediler, Hz. Peygamber buna “evet” dedi. Rivayete göre Hz. Ömer “Ya Rasulallah, dediklerini bir yapsan da durumlarını görsek” dedi. Hz. Peygamber Hz. Aliye onlara bir yazı yazmasını istedi. Bunun üzerine ayet indi. Ayette geçen sabah-akşam Allaha duadan murat, onların devamlı dua eden kimseler olduğunu bildirmektir. Bunun sabah ve ikindi namazı olduğunu söyleyenler de olmuştur. Onlar Rab’lerine ihlâsla dua ederler. Duanın “Sırf Allah’ın rızasını dileyerek” şeklinde kayıtlı nazara verilmesinde, işin esasının ihlâs olduğuna bir tenbih vardır. Ayette, onların bu hâlinin kendilerine ikramı gerektirdiğini, uzaklaştırılmalarına ise aykırı olduğunu hissettirmek vardır. مَا عَلَيْكَ مِنْ حِسَابِهِم مِّن شَيْءٍ وَمَا مِنْ حِسَابِكَ عَلَيْهِم مِّن شَيْءٍ فَتَطْرُدَهُمْ فَتَكُونَ مِنَ الظَّالِمِينَ “Onların hesabından Sana bir şey yoktur, Seninhesabından da onlara bir şey yoktur ki onları yanından kovup zalimlerden olasın.” “Onların…” derken, bundan murat fakir mü’minlerdir. Yani onların imanının hesabı sana ait değildir. Zamirin müşriklere ait olduğu da söylenmiştir. 53- وَكَذَلِكَ فَتَنَّا بَعْضَهُم بِبَعْضٍ “Böylece insanların bazısını bazısı ile denedik.” İnsanlar dünya işlerinde birbirinden farklı durumdadırlar ve bunlarla farklı farklı imtihanlara tâbi tutulurlar. Bunun sonucu olarak, Kureyş eşrafının küçük gördüğü fakir ve köle insanlar, nice itibarlı kimseden önce imana girer. لِّيَقُولواْ أَهَؤُلاء مَنَّ اللّهُ عَلَيْهِم مِّن بَيْنِنَا “Ta ki, “Allah, aramızdan şu adamları mı lütfuna layık gördü” desinler.” O zaman o inatçı, ekâbir ve lider takımı şöyle derler: “Allah hidayet ve tevfik ile aramızdan bunları mı seçti?” Onların bu ifadesinde “hayır, olamaz” manası vardır. Kur’an onların bir başka ifadesini de şöyle nakleder: “Eğer bu bir hayır olsaydı, onlar onu kabulde bizi geçemezlerdi.” (Ahkaf, 11) أَلَيْسَ اللّهُ بِأَعْلَمَ بِالشَّاكِرِينَ “Allah, şükreden kullarını en iyi bilen değil midir?” Allah elbette iman eden ve şükredenleri en iyi bilendir, ona göre bunları muvaffak kılar. İnkârcı ve nankör olanları da en iyi bilir, onları hidayetten mahrum bırakır. 54- وَإِذَا جَاءكَ الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِآيَاتِنَا فَقُلْ سَلاَمٌ عَلَيْكُمْ “Âyetlerimize iman edenler sana geldikleri zaman, de ki: Selâm olsun size!” كَتَبَ رَبُّكُمْ عَلَى نَفْسِهِ الرَّحْمَةَ “Rabbiniz kendi üzerine rahmeti yazdı.” Burada anlatılanlar, önceki ayette anlatılan “sırf Allah’ın rızasını dua eden” kimselerdir. Orada ibadete devamları nazara verilmişti, burada da Kur’ana imanları ve delile uymaları nazara verildi. Cenab-ı Hak bu ayetle Hz. Peygambere onlara selâm vermesini veya Allahın onlara selâmını ulaştırmasını ve Allahın rahmetinin ve lütfunun genişliğini müjdelemesini emretti. Onları bu şekilde anlatmakta, onların ilim ve amel faziletlerini cem eden kimseler olduğunu bildirmek vardır. Böyle kimselerin ise, -Yakınlaştırılması gerekir, uzaklaştırılması değil, -İzzetli yapılmaları gerekir, zelil kılınmaları değil. -Ve bunların dünyada Allah tarafından selâmetle ve ahirette de rahmetle müjdelenmeleri uygundur. Sebeb-i nüzûl Denildi ki, bir grup insan Hz. Peygambere gelip “biz büyük günahlar işledik!” dediler. Hz. Peygamber onlara bir cevap vermedi, onlar da ayrıldılar. Bunun üzerine bu ayet nazil oldu. أَنَّهُ مَن عَمِلَ مِنكُمْ سُوءًا بِجَهَالَةٍ ثُمَّ تَابَ مِن بَعْدِهِ وَأَصْلَحَ فَأَنَّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ “Şöyle ki: Sizden her kim cahillikle bir kötülük yapar da sonra tevbe eder, halini düzeltirse (bilmiş olun ki) O, Ğafur’dur – Rahîm’dir.” Ayetin bu kısmı, biraz önce nazara verilen ilâhî rahmeti tefsir eder. Yani, Hz. Ömerin “Ya Rasulallah, dediklerini yapsan da durumlarını görsek” demesi gibi, her kim peşinden gelecek zarar ve mefasidi bilmeden cahilce bir günah işlese, ardından yaptığı hatayı telafi edip ve bir daha yapmamaya kesin azmetse, Allah onu bağışlar ve ona merhamet eder. Ayette “cahillikle bir kötülük yapmak” ifadesi “bilgisizliğinden dolayı günaha girmek” şeklinde de anlaşılabilir. Çünkü böyle zarara yol açan işleri yapmak, genelde sefih ve cahil kimselerin fiilidir. 55- وَكَذَلِكَ نفَصِّلُ الآيَاتِ وَلِتَسْتَبِينَ سَبِيلُ الْمُجْرِمِينَ “Mücrimlerin yolu açığa çıksın diye âyetleri işte böyle fasıl fasıl açıklıyoruz.”
--kıyametten hemen önce. yalancı şahidlik yaygınlaşır, hakka şahidlik ise gizlenir. (ramuz-el ehadis)
yakın arkadaşımız bir hata yaptığında, yada kusur işlediğinde görmedim, duymadım, bilmiyorum oluyor. yada yaptığı halde yapmadı diyoruz. onu savunuyoruz, yalan yere. arkadaşlığımız, samimiyetimiz bozulmasın diye. kendi içimizde, benliğimizde sürekli yalnız olduğumuzu düşündüğümüz halde, değer verdiğimiz insanların yaptıklarını; yapmamış olarak gösteriyoruz. bir de tanımadıklarımızın yaptıkları var. görüp, şahid olduğumuz halde gizliyoruz, lafını bile etmiyoruz. aman ne işimiz var, var yoluna git. dertsiz başına bela mı arıyosunlar. gölgemizden bile korkuyoruz kimi zaman. gerçekleri söylemekten kaçıyoruz. herşeyi çevremizdeki insanlara ve kendi doğrularımıza göre yorumluyoruz. yararı dost bildiklerimizden, zararı düşman bellediklerimizden biliyoruz.
senin kendisine güvenip ümit bağladığın her şey, senin ilahındır, mabudundur. kendisinden korktuğun veya kendisine ümit bağladığın herşey senin ilahındır, mabudundur. esas sebeb olan ALLAH Azze ve Celle’yi tamamen unutarak, zararın da, faydanın da kendisinden kabul ettiğin her şey, senin ilahındır, mabudundur.(abdülkadir geylani fethur Rabbani)
--iftiranın yaygınlaşması kıyamet alametlerindendir. (ölüm-kıyamet-ahiret ve ahir zaman alametleri, sayfa 450) en basit olarak; bir ortamda bir suç yada kabahat olduğunda bile ilk aklımıza o ortamda sevmediğimiz, ve istediğimiz şekilde davranmayan kişiye yükleniyoruz değil mi? ilk onu itham ediyoruz. onu suçluyoruz. araştırmadan, düşünmeden ilk onu yargılıyoruz. iftira etmiş oluyoruz.
--selam halka değil de özel insanlara verilinceye. kadar kıyamet kopmaz. (ölüm-kıyamet ve diriliş sayfa 470) --kişinin yalnız tanıdıklarına selam vermesi. kıyamet alametlerindendir. (ramuz-el hadis, 121/4)
hangi birisine selam verelim, sokağa çıktığımızda insan kaynıyor. hem selam versek garib garib bakarlar tanışıyormuyuz diye. her önüne gelene selam versek gideceğimiz yere yetişemeyiz. adım atsak selam vermemiz lazım.
aramızın bozuk olduğu, yada dargın olduğumuz, konuşmadığımız insanlara bile selam vermiyoruz. selamı sabahı kesiyoruz. benden uzak olsun da, kime yakın olursa olsun.
--ikiyüzlülük hakim olacak, ikiyüzlülük ve gösterişten utanılmayacak. (ölüm- kıyamet ve diriliş,sayfa 470) en sağlam bildiğimiz, en güvenilir bildiğimiz bile bizi sırtımızdan vuruyor. herkes iki yüzlü davranıyor. kendimiz bile yapıyoruz ikiyüzlülük ama farkında olamıyoruz, yada olmak istemiyoruz. işimize gelmiyor.
--şu üç şeyle karşılaşılmadıkça ümmet güzel bir yol üzere olacaktır.iyilik kalkmadıkça, ahlaksız çocuklar çoğalmadıkça,aralarında essekkarun zahir olmadıkça. dediler ki; ‘’essekkarun nedir? cevap verdiler: ‘’ahir zaman’da gelecek bir nesildir ki, aralarındaki selamları birbirlerine sövüp saymak olacaktır. (kıyamet alametleri, sayfa 141-142)
--son zamanlarda türeyen,birbirleriyle karşılaştıkları zaman selamları lanetlemeden, küfürden ibaret olan sarhoş bir nesil. (Ahmed bin hanbel, hakim, son zamanlarla ilgili hadisler, sayfa 54) gençler arasında argo konuşmak hat safhada bu zamanda. ahir zamanda. deyyuslar, dürzüler, ipneler. hatta ağıza alınmayacak küfürler, sövmeler.
--benden sonra ümmetim içinde fetref devri olacak.o devirde herkes helali aramadan mal talebinde bulunacak,kanlar akıtılacak ve şiir kur’an’a bedel tutulacak. (deylemi; geleceğin tarihi) şiir kur’an’a bedel tutulacak. şiirler ve şiirlerin müzikli hali şarkılar, türküler.
Resulullah Aleyhisselatu Vesselam efendimiz bundan sonra, bir başka mevzuu sordu. iblis cevap verdi.
-Rabbından neler talep ettin? -on şey taleb ettim. -nedir onlar, ya lain?
-şunlardır: … 4-benim için bir okuma kitabı vermesini istedim. şiirleri bana okuma kitabı yaptı.
5-istedim ki; benim için bir ezan vere. mezmurları (ahenkli bir şekilde okunan kasideleri, ilahileri) verdi. .(muhyiddin-i aRabi’nin ‘’seceret’ül kevn’’ adlı eserinden.) Hazreti aişe Radıyallahu Anhum rivayet eder ki: <> (mutluluk ve saadet hazinesi kimya-yı saadet, 8.asıl vecd ve sema’ın edebleri, sayfa 293, imam gazali)
sadece tef çalmak bile şeytanın ezanı. tef çalmak bile. şarkılar, kasideler, fasıllar, ilahiler şeytanın ezanlarıdır. ama ilahiler dini içerikli, huzur veriyor deği lmi? şeytanın ezanı olan ilahiler. şiirler şeytanın okuma kitabıdır. her yerde şiirler var değil mi? ilahiler; ALLAH Azze ve Celle’nin adının, peygamberlerin adının, islami konuların işlendiği ilahiler. laf eğlencesi yapıyorlar. 7 gün 24 saat, televizyonlarda, radyolarda, sokaklarda, aRabalarda, hatta cep telefonlarında bile şeytanın ezanlarını dinliyoruz. nefsimize, kulağımıza hoş geliyor çünkü. bu nesil şeytanın ezanları olan şarkıları, ilahileri, kasideleri dinleyen kulaklarıyla şeytana tapıyor. şeytanın okuma kitabı olan şiirleri okuyan dilleriyle, şeytana tapıyor. kalbine galib gelmesiyle de kalbiyle şeytana tapıyor. ALLAH Azze ve Celle’nin ebedi kelamı kur’an’ı okumuyoruz, ama şeytanın ezanlarını 7 gün 24 saat okuyup dinliyoruz.
‘’kur’an okurken ağlayın, eğer ağlayamazsanız ağlar gibi yapın.’’(sa’d bin ebi vakkas’dan, ibn-u mace)
kur’an okurken,dinlerken ağlamak sevabtır. anlamıyoruz ama değil mi? ama ibonun, ferdinin, cengizin, müslümün, yknın, ağır ve duygulu şarkıları seslendiren sanatçıların şarkılarını dinlerken ağlarız, duygulanırız. kutsal kitabımız kur’an-ı anlayamıyoruz ama şiirler, şarkılar direkt kalbimize hitab ediyor. hislerimize tercüman oluyor. bir de hareketli şarkılar eşliğinde oynayanlar, dans edenler var. eskiden köleler, cariyeler efendilerine dans edip şarkı türkü söylermiş. şimdi herkes nefsinin kölesi, cariyesi; şeytanın kölesi cariyesi olmuş kendi kendine söyleyip dans ediyor. 7 gün 24 dört saat her yerde çalıyor. madem yasak, haram, madem şeytanın ezanları; niye her yerde çalıyorlar? günah olsaydı çalmazlardı değil mi? söyleyenlerde, çalanlarda şeytanın kulları, köleleridir. onların taptıkları paradır. para gelsinde nasıl gelirse gelsin umurlarında mı onların. kur’an’ı anlamayız, okumayız ama şiirler, şarkılar kalbimize ve kulağımıza hoş gelir. ama hepimiz müslümanız. sözde müslüman özde şeytana tapan, şeytana kulluk eden putperestler memleketim.
--kıyamet yaklaşınca. o devrin en itibarlıları yaltaklık ve dalkavukluk yapanlardır. (imam taberani, deylemi,son zamanlarla ilgili hadisler) bu zamanda bir yere geleceksen, bir mevkiye yükseleceksen; ya torpilin olacak yada yalakalık yapacaksın üstlerine, amirlerine. doğruluktan kazanan olmuyor nasıl olsa. doğrular kaybetmeye mahkum. yanlış olanlar, dalkavukluk, yalakalık yapanlar iyi işlerde çalışıyor, iyi yaşıyor.
koğucuların,gıybetçilerin ve alaycıların artması kıyamet alametlerindendir. (beyhaki, ibn-i neccar; son zamanlarla ilgili hadisler,sayfa 11)
arkadan konuşanlar, arkadaşlarının hatalarıyla alay edenler, taklitçilik yapanlar. taklitçiliğe hal ve hareket girmez sadece. falan sanatçı şu şekilde saç yaptırıyor, falan şekilde giyiniyor. en sevdiğimiz sanatçı da o. ona benzemeye çalışıyoruz. onun gibi giyinmeye, onun gibi olmaya çalışıyoruz. sanatçılar herşeyle alay ediyorlar değil mi? islami değerlerle, boşu boşuna laf eğlencesi yapıyorlar; sırf para alabilmek için. para için. taptıkları para için, alkış, şan, şöhret için.
gerçekte, filmler, diziler de taklittir. insan davranışlarının ve olaylar karşısında verdikleri tepkilerin taklit edilerek canlandırılmasıdır. her türlü olayın canlandırılmasıdır.