Odanın kapısını önünden gelen ses yüzünden uyanıyorsun. Ne olduğunu anlamak için gözünü hafif bir şekilde açıyorsun. Karanlık bir figür kollarında anne ve babanın cesediyle içeri giriyor. Cesetleri senin yatağının altına koyuyor ve duvara kanla bir yazı yazıyor. Ardından yok oluyor.
Sen ise uyuyormuş gibi davranıyorsun. Fakat gözlerin açık, yazıyı okumaya çalışıyorsun.
Bir süredir karanlık figür ortalarda yok. Cesetler yatağının altına konalı yaklaşık 40 dakika geçmiş olmalı. Gözün bu sırada karanlığa biraz alışıyor fakat yazı kanla yazıldığı için harfler tam seçilmiyor. Okuyabildiğin kadarını okuyorsun;
Uy-y-r nu-arası ya-mak işe yaram-z
O anda yatağının altında bir hareketlilik hissediyorsun.
1 -> DolaSvikari Programmer Klasörünün içindeki log bypass ve DolaSvikari Anti XignCode3 yönetici olarak çalıştırıyoruz. sonra loglar temizlenene kadar beklicez.
2 -> Bittikten sonra programda gösterir zaten, sonra bilgisayarınızı yeniden başlatın açıldıktan sonra görev yöneticisinden sandboxie adlı programları [eğer varsa] sonlandırın.
3-> Wolfteam ıd şifrenizi girin entere basar basmaz sağ alt köşede xigncode log dolarken direk hileyi yönetici çalıştırınız. tüm hileler aktif olacaktır.
<> WTS D3MON VIP Hack Features <>
No Spread No Recoil Anti AAH x1 Wolf Ability Duvarda Yürüme Shadow Hack [Duvardan Geçme] No Heavy Weapon Oyunda istediğiniz kadar afk kalabilirsiniz. 5 dakika hatası vermez. Rapid Fire Serbest Etrafınızda Dönme Jump x2.5 No Fall Damage Name Esp Disrupt Map
Virüs programınızı devre dışı bırakınız, console kodlarında zararsız virüsler bulunmaktadır.
Dışarıda,odamın camında görünen bir yüz var.Anne ve babam
inanmayacaklar gerçi.O beni izliyor,izliyor ve izliyor...Küçük
kardeşim bunu duymaktan nefret ediyor.Yüzü olmayan adamın
hikayesi ile onu korkutmaya çalıştığımı düşünüyor.
Beni saatlerce,gece gündüz izleyen bir yüz var...
Ablam hepsinin yalan olduğunu düşünüyor;anne ve babama
psikologları çağırmaları gerektiğini söylüyor.
Onlara bundan kaç kez bahsettiğim fark etmiyor,karanlıktaki
adamdan.Kimse dinlemiyor.Annem dışarı çıkıp oynamamı
söylediğinde korkuyorum,çünkü dışarı çıktığımda ona yakın olmak
zorunda kalıyorum.O çok uzun,o çok ince.Sanki hiç yemiyormuş
gibi!
Adam beni izlerken hareket etmiyor,sadece üşümüş
hissettiriyor,kaçmamı engelliyor.Onun etrafta olmasını sevmiyorum
ve çitlerden uzak durmam gerektiğini hissediyorum.Annem akşam
yemeği için beni evin içine sürüklemek zorunda kalıyor çünkü ona
bakmayı bırakamıyorum.Annem dışarıda geç SAATLERE kadar
kaldığım için kızgın.Onu göremiyor mu? Uzun adam artık
bahçemizin içinde.
Bu gün yemekten sonra annem odamda oturmamı söylüyor-
Televizyon yok- çünkü o çağırdığında eve gelmedim.Onu bahçede
dururken gördüğümde masamda oturup babam kontrol etmeye
gelmeden önce ödevimi bitirmeye çalışıyordum. Yüzü olmayan,uzun
adam penceremin yakınında duruyordu. Artık her zaman orada
duruyor,hatta onu annemle babama parmağımla işaret ederek
gösterirken bile.Ailemin neden onu göremediklerini bilmiyorum.
Rüyalarım artık sadece ondan ibaret,arkadaşlarım için sihir
yaparken o da arka planda duruyor.Rüyalarımda da beni izliyor.Ona
beni rahat bırakmasını söyledim,ama sadece rüyalarımda.
Annem bu gün eve doktor çağırdı,ona çok hasta olduğumu,kan
öksürdüğümü,yemediğimi,uyuyamadığımı ve sürekli uzun bir
adamdan bahsettiğimi söyledi.Sanırım artık bir önemi kalmadı.
Doktor hastaneye gitmem gerektiğini,beynimle ilgi bir sorun
olabileceğini ve bazı testlerin yapılması gerektiğini söyledi.
Öksürmem kötüleşti,canım çok yanıyor,uzun adam hala izliyor.
Geceleri annem iyi olduğumdan emin olmak için yanımda
duruyor,ne mırıldandığımı soruyor ve ben söyleyemiyorum.Sözleri
bilmiyorum,mırıldandığımı bile bilmiyordum.Bana yaklaşıp alnımdan
öpüyor.Uzun adam artık penceremin dışında değil.Bütün gün onu
orada göremedim,ama o hala rüyalarımda.Onun uzun,çok uzun
kolları bana uzanıyor.
Kulağıma gelen müzik sesi çok yüksek,annemin bana bir şeyler
okuduğunu görebiliyorum-dudakları hareket ediyor- ama müzik çok
sesli.Öksürüyorum ve tekrar öksürüyorum,bu sefer çok fazla kan
geliyor.Annem yatağımın ucunda oturmuş bana bakıyor,durmasını
bekliyor.Ama durmuyor.Durmasını çok isterdim,çünkü ona
söylemem gereken bir şey var...
Uzun adam artık dışarıda değil,bahçemizde de değil,ağaçların
arasında bile değil....
Öksürük çok fazla,uykulu hissediyorum...Bu hisse karşı savaşmaya
çalışıyorum çünkü anneme söylemem gerek....
Uzun adam artık köşede....
Odamın içinde...
Sıradan bir cuma gecesiydi ve Bradley'le birlikte bulduğumuz sanal
sohbet odasında konuşuyordum. Bana ve odadaki diğerlerine ailesi
hafta sonu evde olmayacağından istediği kadar geç yatabileceğini
söylüyordu. Bir kaç saat boyunca sohbet odasında kalıp rastgele
gelen insanlarla eğlendik, ve ben Bradley'in bir kızdan hoşlanmaya
başladığını fark ettim. Sonra annemin uyumamı söyleyen sesini
duydum. Sohbet odasından çıkmak üzereyken, Bradley'e yarın neler
yapacağını sordum. Bir süre cevap vermedi:
-Bradley yazıyor....-
Hiçbir şey.
-Bradley yazıyor....-
Yine hiçbir şey.
"Her neyse dostum,yatmaya gidiyorum. Yarın konuşuruz." dedim.
Onun yazarken vazgeçmesi garipti.
Ertesi gün sohbet odasına girinceye kadar ondan haber almadım.
Dün gece cevap yazamadığı için özür diledi ve meşgul olduğunu
söyledi. Kısa bir konuşma yaptık, biraz sonra bizim eve geleceğini
ve acil bir şey olduğunu söyledi. Sorun yoktu, ama her dakika eve
varabilecek ailesini neden beklemediğini sordum. Zamanı olmadığı
ve bana göstermesi gereken çok önemli bir şeyi olduğu konusunda
ısrar etti,daha sonra hemen sohbet odasından çıktı. Bu
davranışların Bradley'nin karakterine uymadığını düşündüm,
normalde ailesini her şeyin önüne koyardı. Bana ne göstermek
istediğini düşününce iyice meraklandım.
Garip bir telefon araması aldığımda biraz sonra buraya varacağını
fark ettim, burdan 20 dakikalık bir uzaklıkta yaşıyordu. Arayanlar
eve yeni gelmiş ve endişeli olan Bradley'nin anne ve babasıydı.
Bradley'nin nerede olduğunu bilip bilmediğimi sordular, onlara
endişelenmemeleri gerektiğini çünkü şu an bizim eve geldiğini
söyledim. Telefonun diğer ucundan annenin ölümcül çığlığını
duyana kadar bir süre sessizlik oldu. Baba derin bir nefes aldı ve
bir daha unutamayacağım bir cümle söyledi:
"Hemen evden çık, Bradley burda...O ölmüş."
Bradley'nin cesedini dolapta bir ceket gibi asılı bulmuşlar.Telefonu
şok içinde kapadım. Arka kapı gıcırdayarak açılırken, neden bana
evde yalnız olup olmadığımı sorduğunu anladım.
İçgüdüsel olarak aklıma gelen ilk şeyi yaptım ve hemen yatağımın
altına saklandım. Ayak seslerinin yaklaştığını duydum, yavaşça.
Gözlerimi açmaya cesaret edemedim. Ama korku içinde
parmakların arasından baktığımda beyaz,çıplak ve solgun ayakların
odama adım attığını gördüm. Bu ayakların sahibi olan insanı
görmeyi hiç istemezdim.
Ayaklar yavaşça yaklaştıkça keskin bir rutubet kokusu geliyordu;
kalbimin atışını ağzımda hissediyordum.Nefesimi tuttum. Daha
fazla korkmamın mümkün olmadığını düşünürken, telefonum mesaj
aldığımı belirtmek için gürültülü bir şekilde "Bip." sesi çıkardı. Mesaj
Bradley'nin telefonundan gelmişti, ayaklar aniden durduğunda
mesaja baktım "Nerdesin?"
Jack hastanenin girişinden girdiğinde ilk fark ettiği şey resepsiyon olmuştu. Karanlığın içinde etrafta sandalyeler ve duvar ancak doğru düzgün görünebiliyordu. Duvar yıllar boyunca solmuş bir sarı renginin tam ortasından şerit şeklinde geçen tahta desenlerinden ibaretti. Resepsiyon masasının iki tarafından koridorlar uzanıyordu, bütün koridor kapılar ve dönemeçlerle doluydu. Jack el fenerini yere doğru tutup bir şeye basmamaya çalışarak sağdaki koridora girdi, önce ilk kapıyı kontrol etti, kapalı olduğunu görünce başka bir kapıya geçti. Bu böyle bir açık kapı buluncaya kadar devam etti.
Jack kapının tokmağını tuttu ve çevirmeye çalıştı, biraz çevrildikten hemen sonra birden takıldı. Jack biraz daha güç uygulayarak tahtanın çatırdama sesi eşliğinde tokmağı tamamen çevirdi ve kapıyı itti. El fenerini hemen odanın belli bölümlerinde gezdirerek boş olduğuna emin oldu, arkasına baktı ve ardından kapıdan içeri girdi. Kapıyı arkasından kapattı ve eskiden doktor masası olan tahta yığının yanına gitti. Masa çoğu yerden kırılmış ve dökülmüştü, Jack en üstteki çekmeceyi tutup kendine doğru çekerek zar zor açtı ve içini karıştırmaya başladı.
Bu arada bir şey dikkatini çekmişti, koridorda yürürken birçok sedye görmüştü. Bazıları yere devrilmiş ve bazıları ise sadece öylece kenarda duruyordu, ayrıca bu çekmecenin içindeki birçok eşya alınmamıştı. Buradan çıkan personel acele ile çıkmış olmalıydı, sonra geri dönüp hiçbir şeyi almamışlardı bile. Jack bunu düşünürken çekmeceden bir takvim sayfası çıkarttı.
4 Mart 2008
Jack takvime şöyle bir baktı ve tarihin onda çağrıştırdığı şey onu dehşete düşürdü, sonra hemen korkuyla dönüp odada hiç televizyon var mı diye baktı. Jack birkaç kez etrafında döndükten sonra hiç televizyon olmadığını kanaat getirdi. Sonra hemen aklındaki birçok şeyi uzaklaştırıp çekmeceye bakmaya devam etti. Dört mart tarihi onun için uğursuz bir gündü.
Çekmecede başka işe yarar bir şey bulamamıştı, elini çekmecenin içinden çekti ve iterek kapatmaya çalıştı. Çekmece kapanmak yerine gürültülü bir sesle yere düştü ve içindekiler etrafa saçıldı. Jack hemen yere eğilip bir sürü kâğıt, iki boş kartuş gibi birçok şeyi tekrar içine koydu. Burası ne kadar terkedilmiş olsa da öylece etrafı dağıtamazdı. Her şeyi topladıktan sonra bir an hemen yağa fırlayıp kapıya doğru ışığını tuttu. Bir fısıltı duyduğunu sanmıştı, sonra arkasını dönüp çürümüş demirliklerle kaplı cama şöyle bir baktı.
Camları kırık pencereden giren rüzgârın sesinin demin duyduğu fısıltıya benzer şeye çok benzediğini anlayınca rahatlayarak önüne döndü.
Önüne dönüp baktığında tekrar arkasını dönüp pencereye bakma ihtiyacı hissetti kendinde, pencereden ona doğru bakan bir suratı hemen aklından silip attı ve onun yerini bulduğu takvimle doldurdu. Takvime bakmak için ışığı ona tuttuğunda ise kalp atışı birden hızlandı. Eğilip takvimin üzerindeki siyah mürekkeple yapılmış X işaretinin daha önce orada olup olmadığını düşündü. Büyük ihtimalle daha önce fark ederdi çünkü gerçekten bütün kağıdı kaplar gibiydi.
Hemen arkasını dönüp tekrar pencereye baktı, karanlığın içine doğru. Karanlığın içinde bir şey olmadığını anlayarak önüne döndü ama tam o anda kapı bütün gücüyle kapandı ve kapının kapanma sesi bütün odada yankılandı.
Jack hızlı bir refleks ile kulakları tam kapı kapanırken kapattı ve el feneri elinden fırlarken geriye doğru düştü. Sırtı pencerenin hemen altındaki duvara çarptı ve otururcasına, elleri ile kulakları kapatmış şekilde öyle bekledi.
Kapalı kapıya baktı ve ardından pencerenin hemen altında olduğunu anlayarak hızlı bir hareketle ayaklandı ve el fenerini yerden aldı. Hemen kapanmış olan el fenerini açmaya çalıştı, etraf neredeyse zifiri karanlıkken fenerin düğmesini bile yoklayarak bulması gerekti, açmaya çalıştığında ise hiçbir şey olmadı.
Jack hemen korkuya el fenerinin arkasını kontrol etti ve pilin düştüğünü o zaman anladı. Yere şöyle bir baksa da zifiri karanlıkta ellerini bile görmek çok zorken öyle bir bakışta pili bulmak imkânsızdı. Hemen el fenerini paltosunun iç cebine geri koydu. Kendini pencerenin olmadığı, masanın sağındaki duvara yapıştırdı ve öylece gözleri alışırken etrafa baktı, özellikle pencereye.
Korku içini kemirmeye başlarken ayağıyla yeri kontrol ediyordu, pili bir şekilde hissederse eğilip alacaktı ama ortada pil falan yoktu. Yere şöyle bir eğilip baktığı an korkuyla tekrar etrafa bakınıyordu, gözünü kırpmaya bile çekinir öylece pili ayağıyla ararken ayağını hızlı bir oynatmasıyla pil olabilecek bir nesneye tekmeledi. Jack fazla uzağa gitmemiş olan nesneye doğru ilerledi ve gözü karanlığa alıştığı için fazla zorlanmadan yerini buldu ve yavaş hareketlerle eğildi. Sanki bir şeye yerini haber verecekmiş gibi hiç ses çıkartmadan pili yerden aldı ve paltosunun cebinden çıkarttığı el fenerine takmak üzereyken kapıdan gıcırtılar geldi.
Jack eli titrerken pili takmak onun için daha zordu, pili taktı ve ardından ters taktığını fark edip tekrar çıkartmaya uğraştı. Kapı iyice açılırken içeri karanlık tarafından yutulmak üzere olan küçücük bir ışık sızdı. Jack pili taktığı an hemen geri çekildi ve duvara yaslanarak bir silah tutarmış gibi aşırı derecede fazla titreyen eliyle el fenerini kapıya doğru tuttu. Kapı sadece açık duruyordu, onu açan herhangi bir şey yoktu. Jack kalbinin atışlarının yavaşladığını hissetmedi, orada öylece bekledi. Birkaç dakika boyunca orada bekledi ve titremenin azaldığını hissetti. Kalbi de göğsünden çıkacakmış gibi atmayı bırakınca el feneri ile önünü aydınlatarak kapıya doğru yürümeye başladı.
Neredeyse yarı açık kapıyı sinirli bir hareketle sonuna kadar açtı ve çıkmadan hemen önce arkasını dönüp üzerine siyah mürekkeple X işareti yazılı olan takvimi aldı, dörde katlayıp ceketinin iç cebine koydu ve tamamen açık kapıya doğru hızlıca yürüdü. Odadan çıktıktan hemen sonra kapıyı arkasından kapattı, garip bir şekilde kapının tamamen kapanmasına az kaldığı zaman kapının içerden itildiğine dair korkunç bir şey hissetti ve kapı kapandıktan sonra hemen elini çekti.
Koridorun sağına soluna baktı ve birinin onla oyun oynuyorsa ne kadar kızacağını düşündü. Bunun olmasını istemiyor da değildi gerçi, bunlar canlı biri tarafından yapılmıyorsa ne tarafından yapılabilirdi? Birden işi çok büyüttüğünü düşünüp hayalet ve onun gibi birçok korkunç şeyi aklından uzaklaştırdığı ve el fenerinin ışığı eşliğinde koridorda yürümeye devam etti. Bu arada kapıları yoklasa da hiç açık kapı bulamadı, tam koridorda çıkmaz yere gelip sağ taraftaki en sonra kapıyı kontrol edecekken gözü koridora kaydı.
Bir an ona en uzak yerdeki ışıklardan birinin yandığını gördüğünü sanmıştı. Tekrar kapıya dönmek üzereyken bir kez daha ışığı gördü ve döndü. Bu defa tam üzerine bakarak ışığı görebiliyordu. Bu uzaklıktan küçücük gözüken, zifiri karanlığın ortasında yanan ışığa baktı. Ardından ışık kapandı, hemen ardından bir diğeri yandı. Sonra o kapandı ve daha yakından bir yerlerden ışık yandı. Jack korkuyla ışıkların ona yaklaştığını fark edip denemek üzere olduğu kapıyı hemen açmaya çalıştı, kapı açılmadı. Jack geri çekilip kapıyı ardı ardına tüm gücüyle tekmelerken ışık gittikçe ona yaklaşıyordu.
Jack bir şeyin ona doğru geldiğini biliyordu. O ışık iyi bir ışık değildi. Burada elektrik olmadığını biliyordu, o şey ona varmadan önce oraya girmeliydi.
Kapıdan çatırtılar geldi ve tokmak kırılıp kapı açılırken Jack bütün gücüyle içeri kendini attı. El feneri elinden düşerken hemen arkasını döndü ve kapıyı elleriyle kapattı ve sırtını kapıya dayadı. Tam kapıyı kapatmadan önce tam önünde yanmış olan ışığı görmüştü. Jack kapıya öylece sırtını dayamış beklerken el fenerinin ışığı havada uçuşan tozları aydınlatıyordu. Jack kırık tokmaktan içeri giren ışığı görebiliyordu. Bir an için kapıyı açmayı düşündü ama hemen ardından bu fikri kafasından uzaklaştırdı.
Eğer kapıyı açacaksa o şeyin gitmesini bekleyecekti. Tek duyabildiği kalbinin dışarı çıkmak istercesine atışıydı. Işık hala tokmaktan odaya süzülse de bir şey olmadığı her zaman Jack’in içinde korku biraz daha azalıyordu. Işığın kapandığını anladığında ise sırtını kapıdan çekmek üzereydi.
Kapının arkasından birkaç adım sesi geldi. Tam kapının önünde durdu, Jack tekrar bütün gücüyle kapıya yüklendi. Dışarıda ki her neyse hırıltılı nefes sesi kulağına geliyordu.
Tık. Tık.
Kapıya iki kez yavaşça vuruldu, ardından birkaç kez daha sertçe.
Jack korkudan gözlerinden yaşlar aktığını hissetti, öylece orada bekliyordu ve eli ayağı üzerindeki kontrolünü kaybetmek üzereydi. Kapının arkasından bir kez daha nefes alıp verme sesi geldi ve ardında her yer sessizliğe kavuştu. Jack rahatlamasa a bütün gücüyle sırtını kapıya yaslamış bir şekilde öylece bekledi.
Birden kapı sallanmaya başladı, kapıya gelen sert darbeler çürümüş kapının çatırdamasına neden oldu. Jack daha fazla dayanamayıp bütün gücüyle bağırmaya başladı, sadece hiçbir ses duymak istemiyordu. Kapı darbeler almaya devam ederken menteşeleri yerinden çıktı. Jack hayatında yapması gereken son şeymiş gibi kapıyı tutmaya devam etti, ardından darbeler başladığı gibi aniden kesildi. Kapının bir diğer menteşesi daha yerinden kendi kendine çıktı ve kapı öne doğru devrilirken Jack yana çekildi. Kapı gürültüyle yere devrilirken yere eğilip hala çık duran el fenerini aldı ve biraz önce devrilmiş kapının üstte kalmış dıştaki yüzeyine baktı. Kapının boyası sökülmüş ve balçıkla kaplanmış gibi iğrendirici bir siyah rengine dönüşmüştü, her tarafı çöküklerle doluydu. Jack kapının üzerine basmamaya gayret ederek koridora çıktı ve kısılmış ses tellerini zorlayarak bağırdı.
‘Hepsi bu mu?’ bütün gücüyle bağırdı ve ardından tükürükler saçarak öksürdü ve yere yığılmada ayakta kalmak için kendini zorladı. Ön tarafa bakıp tekrar ışığı görmeyi beklerken hiçbir şey görmedi.
Yavaş adımlarla, sol omzunu duvara yaslamış şekilde yürüdü. Gözleri çoktan karanlığa alıştığı için ışığı artık önüne tutmuyordu. Elinde öylece sallanan el feneri ile yürürken bütün akıl sağlığının dağılmış olduğunu fark etti. Bütün vücudu istemsizce titriyordu ve gözlerinden yaşlar geliyordu.
Resepsiyona vardığında girmediği koridora şöyle bir bakış atarak kapıya yöneldi. İçeride yarım saat bile geçirmediğine emin olmasına rağmen doğan güneşin ışığını henüz kapıdan çıkmadan gördü. Arkasına şöyle bir baktı ve el fenerini fırlattı.
‘Sende kalabilir, sanırım karanlıktan korkuyorsun.’ Ardından tekrar önüne döndü ve hastaneden çıkmadan önce ensesine gelen soluk bütün vücudunu titretse de arkasını dönmeden yürümeye devam etti. Hastaneden çıkıp biraz ilerledi.
Birkaç basamaktan aşağı inip hastane bahçesine doğru ilerledi, bütün vücudu sarsılırken banklardan birine kendini attı ve vücudu titrerken, gözlerinden yaşlar gelirken orada öylece bayıldı
Youtube da Mereana Mordegard Glesgorv isimli bir video vardı. Eğer youtube da ararsanız hiç bir şey bulamıyacaksınız.Eğer bulursanız videonun 20 saniyesi boyunca mal mal ifadesiz bir şekilde size bakıyor.. Ve sonunda 2 saniye size sırıtıyor..Arkaplan boş. Video 153 insanın oyulmuş gözlerini YouTube ofisine postalayana dek.İnsanlar videoyu izleyenlerin çeşitli yollarla intahar ettiklerini söylüyor.Ama her insan kollarına gizli bir şifreyi kazıdığı biliniyor ama kimse bu şifreyi henüz çözemedi. Youtube periyodik olarak ilk 20 saniyeyi siliyor,ve böylece kimse gerçek videoyu izleyemeyip yükleyemiyor.Videoyu bir YouTube çalışanı izledi, 45. saniyeden sonra çığlık atmaya başladı.O adam şimdi sürekli sedasyon geçiriyor ve ne gördüğünü yada ne işittiğini bilmez hale geldi. Bu videoyu kimin yüklediği asla bulunamadı yada IP adresini. ve videonun içindeki adam da hiç bir zaman bulunamadı. Video Mereana Mordegard Glesgorv videosunun çeşitli versiyonları internette bulunmaktadır.Bazı insanlar videoyu izledikten sonra garip hissettiklerini söylüyor ama hiç olumsuz bir şey olmuyor.
Merhaba arkadaşlar ben Garry.Size başımdan geçen bir olayı anlatacağım şimdi.
Ben bu olaylardan önce uyuşturucu kullanan bir insandım.Cidden bağımlısıydım ve hani normal insanlar gibi bırakamıyordum.Bir gün yine yanıma aldım esrarımı.Temiz ve sakin bir yer aramak için gezindim,neyse bir park gibi bir yer buldum.Şehire biraz uzak bir yer ve oraya gelen insanlarda benim gibi insanlar ne yapacakları belli olan insanlar.Neyse Oturdum sardım esrarımı içiyorum bitti esrarım ve yanıma bir adam geldi.Esmer bir adam siyah saçlı ve çok değişik suratı vardı.Merhaba diyerek yanıma oturdu biraz konuştuk o da esrarını aldı içtik ve ben gitmek üzere yola koyuldum.Giderken de bana arkamdan ''beni unutma.'' dedi.Tamam unutmam dedim.Ve yoluma devam ettim aradan 25 dakika geçti sokağıma doğru yaklaşmıştım ara binadan o adam çıktı.Naber Garry? dedi bana.Ve bende ufak bir korkuyla iyiyim siz nasılsınız dedim.Ve selamlaşarak ayrıldım oradan.Eve gittim aklıma geldi o konu.Bu adam ne ara esrarı içti,ne ara o eve gitti?Ki bende bir yere takılmadan eve gidiyordum.O gece temiz bir uyku çektim.Sabah uyandım okula gitmek üzere yol aldım.Ve otobüs durağında o adama rastladım.''Beni unuttun mu Garry?'' dedi.Yok unutmadım dedim.Ve otobüse bindik aynı durakta indik o sağ tarafa gitti ben ise sol tarafa.Okul bitmişti ve eve dönmüştüm.Korkuyordum her yerden o adam çıkacak diye.Hayatıma devam edeyim bu böyle olmaz dedim ödev yaparmışcasına bilgisayarda dolandım.Ve bazı forumlarda gözüme çarptı bu adama benzer bir insan.Ama bir yandan o bir yandan ise o değildi.Neyse dedim iyice korkmuştum.Gece o korku ile uyudum ve rüyamda o adamı gördüm.''Siyah kapının arkasında duran bir insan vardı o da siyah giyinmişti, ve içerden bi ses ''Beni unuttun mu Garry?,Beni unutamayacaksın,senin için her şeyim ben'' diye fısıldıyordu.Korkmaya başladım ve o kapının içinden bir adam çıktı o adamdı.Siyah kıyafetleri ile aynı cümleleri fısıldırıyordu ama ses bana öyle çok geliyordu ki kulaklarım patlayacaktı.Yakınlaştı iyice ve suratı kanlar içindeydi,ağzı burnu kan içindeydi.''Ne oldu sana?'' dedim ve bir anda rüyadan büyük bir basınçla uyandım.Korkmaya başlamıştım gece saat 04.15'ti ve mutfağa gidip su içtim.Bir yandan da o adamı düşünüyordum.Bir insan benim hayatıma nasıl böyle girer ve beni etkiler diye.Saat 05.12'ye doğruda uyuyakalmışım.Cumartesiydi o gün okul yoktu güzel bir gün geçiririm diye düşünüyordum.12 gibi uyandım ve dışarı çıkayım dedim.Adamı yolda gördüm ''Nasılsın Garry?'' dedi kısık bir sesle iyiyim dedim.''Tamam Garry,kendine iyi bak.Beni unutma'' dedi.İyice korkmaya başlamıştım.Ne yapacağımı bilmiyordum iyice korkmuştum.O akşam eve geç gittim.Eve gittiğimde kimsecikler yoktu evde.Annemi ve babamı aradım açmadılar telefonu.Ve bende uyumaya karar verdim gecenin bir saatinde uyandım su içmek için.Ve evde büyük bir ses ile ''Beni hatırla Garry,unutma beni!'' diyordu.Korkum iyice arttı ve diğer odalara bakayım dedim.Yatak odasına girdim ve orada babamın cesedini buldum.Baktım her yer kırmızıydı ve 3 yerinde bıçak izi vardı.Korkmuştum çok kötü,başka odalara bakayım derken oturma odasında annemin cesedini buldum.Onda da 3 bıçak izi vardı.Suyumu içtim arkamı döndüm odama doğru siyah bir kapı vardı.O kapıdan ''Beni unutma Garry,Beni unuttun mu Garry? diye bir ses geliyordu.Ve kapı açıldı kapıdan siyah ceketli bir adam çıktı suratı kanlar içinde.Ve bana bir cümle söyledi''Beni unuttun mu Garry?''
Bir Erkek Öğrenci Yurdu'nda kalan bir öğrenci gece altına kaçırıyor. Yıkanmak için banyoya gidiyor. Banyo kabinlerinde birkaç kişi yıkanıyor. Kendisi de bir duş kabinine girip yıkanmaya başlıyor. Çocuk, bir süre sonra diğer kabinlerdeki sesin kesildiğini fark ediyor. Yalnız kaldığı için biraz korkarak yıkanmaya devam ediyor. Yan tarafındaki kabinden tıkırtılar gelmeye başlıyor. Seslerin gittikçe garipleşmeye başlamasıyla çocuk yan kabinde ne olduğunu merak ediyor. Yıkandığı kovayı ters çevirip üstüne çıkıyor ve kabinin üstteki boşluktan yan kabine bakıyor. O an gördüğü manzaradan çok korkuyor. Çünkü yan kabinde garip, tüylü, etleri çürümüş gibi görünen ters ayaklı bir şeyin kendine sırıtarak baktığını görüyor. Hemen beline havlu sarıp yarı çıplak halde merdivenleri koşarak yurt görevlisinin odasına gidip adamı uyandırıyor. Adama banyo yaparken ayakları ters bir yaratık gördüğünü söylüyor. Adam da yorganın altından ayaklarını çıkarıp şöyle diyor: "Benimki gibi mi?"